"Vardiyamız bitince bir şeyler içmeye ne dersin?""Sen ödeyeceksen neden olmasın?"
"Pekala, geçen ki iddiamızı sen kazandın o yüzden ben ödeyeceğim."
"Sana kaç kere söyledim o adam Kralın gözünde sadece bir oyuncak, ona iyi davranmasına gerek yok." Kapının önünde birbirleriyle sohbet eden muhafızlar, etraflarında dönen dünyayla ilgilenmeyip, görevlerini umursamadan birbirleriyle konuşmaya dalmışlardı. Bundan yararlanarak, sessizce sırtımı yasladığım duvarda onlara doğru ilerledim, duvarın bittiği yerden sola dönersem onlarla karşılaşacaktım, bu ikiliyi kolaylıkla alt edebileceğimi biliyordum fakat olay çıkarmadan bu işi halletmek istiyordum.
"Yinede onun çocuğu, bu kadar sert davranacağını düşünmezdim."
"Prens Jimin sadece pezevenkten başka bir şey değil, buna göre davranman yeterli." Başımı yavaşça duvardan uzattığımda iki adamın da yüzünü gece olmasına rağmen tavanda asılı olan büyük, gösterişli ışıklandırmalar sayesinde görebilmiştim.
Kısa boylu olan arkadaşının cümlesiyle endişeyle onu susturduğunda etrafına bakmıştı hızlıca. "Biri seni duyabilir." Dediğindeyse, karşısında ki uzun boylu adam alayla gülerek, "Sence o Prensi kim önemser? Hadi gidelim de bana içkilerimi ısmarla." Demişti arkadaşının omzuna kolunu atarak onu kendisiyle birlikte kuzey tarafında ki merdivenlere yönlendirdiğinde.
Dedikleri doğruydu, onlara karşı çıkamazdım fakat benimle bu kadar kolay bir şekilde uğraşmalarına da izin vermezdim. Aklıma kazıdığım simayla bu işim bittikten sonra uğraşacaktım. Şimdi ki önceliğim ise dikkat çekmeden büyük salona inmekti.
Koridorda kimsenin olmamasından yararlanarak güneyde ki merdivenlere koştuğumda, dikkatlice indiğim merdivenlerin sonunda ellerinde ki silahları ile suratlarına kazınan ciddi ifadeleriyle iki muhafızın merdivenlerde bana doğru gelen adım seslerini duydum.
Sırtımı yasladığım duvardan başımı çıkararak koridora baktığımda birkaç muhafızın kapıların önünde nöbet tuttuğunu gördüm. Dikkat çekmeden birkaç saniye içinde buradan kurtulmam lazımdı.
"Baloya gelen Kral ve Prensleri korumak adına girişte ki ve sarayın kapısında ki korumaları arttırın."
Yaklaşan seslerle bu dakikanın yakalanmadan önce ki son şansım olduğunu biliyordum. Karşımda ki açık cam gözüme iliştiğinde, ikinci defa düşünmeden hızlı adımlarımla koşarak atladım. İlk katta olduğumdan düşüşümün canımı acıtmayacağına emindim. Gecenin rüzgarı suratıma çarparken, yere inişimi hafifletmek adına takla atarak çimle buluşmuştum.
Yerden kalkarak sarayın duvarına sırtımı yasladığımda bir süre sessizce orada bekledim. Dışarısı karanlık olduğundan beni fark etseler bile görmeleri zor olacaktı, bahçenin olduğum kısmında muhafız gözükmesede duvarı döndüğüm an birçoğunun orada olduğunu biliyordum. Kimsenin peşimden cama çıkmadığını farkettiğimde derin bir nefes vererek planıma devam ettim.
Çalıların arasında sessizce arka bahçeye yürüdüğüm sırada devriye için gezen nöbetçilerden saklanmak adına yere çöktüm. Kalbim, yakalanırsam verilecek cezanın ağırlığı ile gergin bir şekilde hızlı atarken, beni saklayan çalıya iyice sindim. Nefesimi tutmuş bir şekilde adım seslerinin azalmasını dinlediğimde artık kimsenin kalmadığına emin olduğumda yoluma devam ettim.
Desen oluşturacak şekilde ekilmiş çiçeklerin arasından dikkatli adımlarla geçerken girdiğim minik labirentin sonunda büyük bir açıklığa çıkmıştım. Ortada bulunan süs havuzunun etrafında dolanarak karşımda ki büyük salona biraz daha yakınlaştım. Havuzun yanında bulunan uzun, dikdörtgen şeklini verilmiş çalıların arkasına bedenimi sakladığımda etrafımı inceledim hızlıca.