"Bizim bildiğimiz Kral Yoongi di mi?" Seokjin hyung karşımda oturmuş şaşkınlıkla bana bakarken kafamla onu onaylamıştım sessizce.Kral Min Yoongi.
"Düzgün anlat şunu, yani Kral Min Yoongi sana yardım mı etti?" Demişti Jungkook inanamayarak. Haklıydı, düşündükçe bende inanamıyordum. Bana yardım etmiş, beni korumuştu.
Aptal bir adamdı.
Yine de aklımın bir köşesinde beni rahatsız edip duran "Neden?" düşüncesi ve ardından gelen birçok kötü senaryo beni korkutuyordu.
Kaarlamadan geleli iki gün olmuştu. Kral ile daha karşılaşmadığım için odamda dinleniyordum, yaramı gören çocuklar benim için fazlasıyla endişelense de Seokjin hyungun bakımı ve verdiği ilaçlarla biraz daha iyiydim. Dinlenmem için bana bir süre verdikten sonra odama merakla doluştuklarında onlara birkaç gün önce gerçekleşen olayları anlattım. İlk başta bana inanmamışlardı fakat sonrasında dalga geçmediğimi anladıklarında da peşimi bırakmadılar.
"Ah bu eğlenceyi kaçırdığıma inanamıyorum." Jungkook ağlayarak, küçük bir çocuk gibi oturduğu yerde tepinirken onun bu tatlı haline güldüm.
Prens Jungkook'un, kaarlamaya katılması yasaktı. Kalp rahatsızlığı olduğundan dolayı Kral Jeon ona yasaklamıştı. Kaarlamaya, aileden bir kişinin katılması yetiyordu. Kral Min küçük kardeşi Prens Taehyung yerine çıkarken, beni de Kral genellikle Seokjin hyungun yerine yollardı. Benim kılıç ve savaş becerim ondan daha iyiydi. Yine de bundan daha öte sebepler olduğunu düşünüyordum.
Kralın gözünde her zaman iyi bir evlat olmamıştım, Prens Seokjin'in aksine. O hem zeki hem de ülkesi için önemli kararları verebilcek kadar olgundu. Ah fazlasıyla yakışıklıydı da. Listeye eklememiz gereken bir unsurdu kesinlikle.
Kapının tıklatıldığını duymamla 'Girin' diye seslendim. İçeri giren görevli kısaca reveransını yaptıktan sonra Kralın beni çağırdığını söyleyerek odadan çıkmıştı. Kaşlarım bu ani davete çatılırken abime döndüm, o da merakla bana bakıyordu. Bu kaarlama için olmalıydı sanırım.
"Yine naptın?"
"Bir şey yapmadım. İstediği gibi saraya başarım ile döndüm."
Pekala Kral tarafından çok fazla çağırıldığımı söyleyebilirdim sanırım ama sorunlu biri olduğumdan falan değildi, kralın kelimenin tam anlamı ile kontrolcü bir manyak olmasından dolayıydı.
Sessizce, kafamda dolaşan düşüncelerimle birlikte Kralın yanına gittim. Bu sefer hangi fikri ile hayatımı zorlaştıracaktı merak ediyordum. Büyük, işlemeli kahverengi kapı tüm ihtişamıyla açılırken içeri girdim. Kısa bi reveranstan sonra, "Beni çağırmışsınız ekselansları?" Diye mırıldandım.
"Yapman gereken tek bir şey vardı. Onu bile beceremedin."
Sinirli bağırışı kulaklarıma gelirken neyden bahsettiğini anlayamamıştım. Benden av da başarılı olmamı istemişti ben de olmuştum, yaralanmama rağmen. Görevliler sayımları bitirdiğin de Kral Yoongi ve benim aynı sayıya sahip olduğumuzu açıklamıştı, buna herkes şaşırırken Kralın ikimizin de birinci olması fikriyle olaylar böyle ilerlemişti. Babamın bundan memnun olmadığında emindim.
"Bu krallığı yönetebilecek kadar iyi olduğunu mu zannediyorsun? Sırf birinin yardımıyla birinci oldun, birkaç adam öldürdün diye? Kendi başarın ile kazanmadığından hiçbir önemi, değeri yok."
Duyduğum cümlelere karşı sinirimi korurken sakin bir şekilde ona karşı çıktım. Böyle bir şeyi nasıl söylerdi? Yıllardır nasıl çalıştığımı biliyordu. Hiçbir zaman onun sözünden çıkmamıştım ama anlaşılan bunların hiçbiri onun için önemli değildi.