//8

887 129 21
                                    


"Ah hadi ama..daha iyisini yapabilirsin." Kral Min'in sinirli sesi kulaklarıma gelirken, karşımda beni öldürmek için savaşan adamla daha fazla uğraşmak istemiyormuşçasına fazla kolay olan bir tek kılıç darbesinde indirmişti.

"Çabuk sinirleniyorsun, prens. Bu da seni öngörülebilir yapıyor, sakin ol tadını çıkar."

Kapa çeneni.

Hareket ettikçe acısı daha bi artan yaram, tekrardan kendini beli ederken acı dolu bir bağırışı dudaklarımı sertçe ısırarak engellerken içimden ona küfürler yağdırmaktan kendimi alamıyordum. Canımın acısını karşımda ki adama belli etmemeye çalışırken artık acıdan bayılacak raddeye gelmiştim ve böyle devam etmek fazlasıyla zorlamaya başlamıştı. Saatlerdir aralıksız olarak savaşmış ve yürümüştük. O kadar şeyden sonra gücümün çokta yerinde olduğunu söyleyemezdim.

Çadırdan ayrılmadan önce Daon ondan istediğim ağrı kesiciyi verse de bu hiçbir işe yaramamıştı, acı hala olduğu yerde aynıydı ayrıca önümüze çıkan her insanın bana saldırmaya çalışması da sinir bozucuydu.

Onlarla uğraşırken yaramı fazla zorlamıştım, karnımda akan sıcak sıvıyı hissedebiliyordum. Yinede üzerim siyah olduğunda bir şeyin belli olmaması iyiydi. Buna rağmen zaman geçtikçe vücudumda ki güç azalıyor, başımın dönmesine engel olamıyordum. Çok uzun bir süre daha dayanabileceğimi zannetmiyordum. Bu adamın yanında böyle olmak istemiyordum ama eğer o yanımda olmazsa yolda geçen birinin elinde kellemin olucağına emindim.

Ona güvenmiyordum, yanında olmama rağmen hala dikkatli olsam da içimden bir ses onun bana zarar vermeyeceğine emindi.

Kenarda bize doğru koşan adamı hissetmemle acımı umursamadan hızla cebimde ki minik bıçaklardan bir tanesini fırlattım. Bedeni yere çakılırken Kral'ın sessizce beni başıyla onayladığını görmüştüm. Bunu bir övgü olarak alıcaktım, benden böyle bir şey beklemediği yüzünden anlaşılıyordu.

"Yaramdan dolayı yoksa istesem seni de yenerdim zaten." Diye fısıldamıştım duymayacağını düşünerek, duysa da umrumda değildi. Beni küçük görmesi beni sinirlendiriyordu.

Kuşların cıvıltısı arasında gülüşünü duyduğum da bakışlarım ona döndü, "Dedikleri kadar varmışsın Prens." Demişti. Ben ne demek istediğini anlamayarak ona bakarken bir iki adımda bana yaklaştığın da ondan uzaklaşmamak için kendimi zor tutmuştum.

"Ağzın asla durmuyor."

"Başka ne demişler?" Dedim alayla, bunu herkes biliyordu artık. Saraydan dışarı çıkmasam bile hakkımda bir çok dedikodu yayılmıştı, bir şeyler duyması normaldi. Düşünür gibi yaparken bir adım daha yaklaştı, aramızda çok az bi mesafe kalmasıyla ne yaptığını anlayamazken onun bu yakınlığına şaşırsamda belli etmedim.

Ah keşke şu an kafasını bedeninden ayırabilseydim. O güzel yüzüne yazık olurdu ama umrumda değil.

"Ne kadar yakışıklı olduğunu." Koyu kahveleri bir saniye bile gözlerimden ayırılmazken, duyduğum cümleyle karnımda hissettiğim gerginlik hissiyatını göz ardı etmeye çalışıyordum. Bunu Seokjin hyungtan birçok kez duysam da onu çok umursamamıştım, yaşamak benim için bir işkenceden farksızken yüzüm neden umrumda olsun ki? Kendimle alakalı hiçbir şeyi umursamayarak büyüdüm, sadece babamın dediklerini yapmıştım. Yat dediyse yatmış, çalış dediyse çalışmıştım. Vücudum ona aitti onun gözünde, hayatımı bir iplikle elinde tutarken yüzümün güzel olup olmaması umrumda değildi.

Yinede  ondan duyduğum bu sözlerin nefesimi kesecek kadar beni etkilediğine inanamıyordum. Sadece aptal biri yüzümün iyi olduğunu söylemişti. Bunu öylesine söylese bile beni neden bu kadar heyecanlandırdı?

Another Life || YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin