//4

1.1K 156 16
                                    



"Ne zamana kadar beni arkamdan takip edeceksin?"

"Ne zamandır farkındasınız?"

"Saraydan beri."

"Nerede olduklarını bilmiyorsunuz." Hanja sıkıntıyla nefes vererek atını yanıma sürdüğünde bir soru sormasa bile bir cevap bekleyerek bana döndüğünde, "Eğer ülkeden ayrıldılarsa buraya yakın olmalılar, başka gidebilecekleri bir yol yok." Diye mırıldandım planımın bir kısmını ona açıklarken. Birçok bilinmeyen şey vardı, buna rağmen bir şeyler yapmam gerektiğinden zamanımı boşa harcamayacaktım.

Saraydan kaçışımdan birkaç saat geçmiş, güneş batmaya başlıyordu. Bunun bize zorluk çıkaracağını biliyordum yine de gidebildiğimiz yere kadar durmadan ilerlemeye kararlıydım, zaman harcamak istemiyordum çünkü içimde ki midemi bulandıran duygulara daha fazla dayanamayacaktım. Sessizce ilerlediğimiz süre içinde içimde ki düşüncelerle savaşmaktan başka bir şey yapamıyordum. Onu öldürmemiş olmasını dilemek tek çaremdi.

"Prensim arkama geçin." Hanja'nın bağırışı ile düşüncelerimden ayrılırken hızla yanımdan geçen atı ile önüme geçen adam atından atlayarak, karşımıza çıkan şövalyelere kılıcını çekti. Bu ani saldırıya karşı hızlı ve keskin hareketleri ile üzerimize gelen 3 adamı da kolaylıkla yere sermişti.

Atımdan inerek yerde kanlar içinde yatan adamın başında dikildim. Bizi bekliyor olmalılardı, ayrıca kim olduğumuza bakılmaksızın bizi öldürmeye çalışmalarının nedeni onlara verilen emir olmalıydı. Bu adam düşündüğümden de sinir bozucu, bir Prensi öldürmeyi emretmeyi göze almış.

Askerlerin üzerinde giydikleri kıyafetleri biliyordum. Birçok tarih kitabında, özel derslerim de ve canlı bir şekilde görmüştüm. Bordo pelerin, siyah kıyafetler ve üzerinde ki birkaç detay.

Kral Yoongi'nin askerleriydi, bizi halletmek için göndermiş olmalıydı. Bu isteğini anlayamıyordum, iki ülke olarak aramız iyiydi şu an hiçbir sorun yoktu. Gerçekten bir küçük çocuk gibi onu kızdırdığım için mi yapıyordu tüm bunları? Yinede bu saçmaydı o zaman başka bir ülkede yapmazdı, bu işten bir çıkarı olamaz, çıkardan daha çok kendine zarar vermiş olacak. Ayrıca kardeşini bu kadar korumak isteyen bir adamın onu sarayda tek başına bırakıp bu kadar ortalığı karıştırması mantıksız.

Ne kadar düşünürsem düşüneyim mantıklı bir şey bulamıyordum, burada neler olduğuma dair bir fikrim yoktu.

"Yakınlarda olmalıyız." Ark kılıcını geri kınına soktuğunda onu onaylayarak atıma bindim, sarayda hazır bir şekilde karşılanmak güzel olabilirdi.

Ormanın derinliklerine girdikçe önümüze daha fazla adam çıkmıştı, yinede Hanja onları sessizce halletse de havanın kararmasıyla bir yere kadar gidebilmiştik. Durmak istemiyordum fakat geceleri orman tehlikeliydi, ayrıca yaktığımız ışık ile kendimizi kolayca belli ederdik bu yüzden en azından hava biraz daha aydınlanmaya başlayana kadar dinlenicektik.

"Prense bir şey olmayacak."

Gecenin sessizliğinde duyduğum cümle ile kapalı gözlerimi açmadan sessizce sırtımı yasladığım ağaçta dinlenmeye devam ettim.

"Onun güçlü olduğunu biliyorsun Prensim."

"Kral Yoongi benden nefret ediyor." Seokjin hyungun güçlü olduğunu biliyordum, benim gibi küçüklüğünden beri kılıç dersleri almasa da babam bu konuda onu sıkı bir eğitimden geçirmişti. Yinede şu an karşı karşıya olduğumuz Kral tamamen ayrı bir konuydu, o adam gerçekten güce sahip biriydi ve savaş çıkarmaktan çekinmeyeceğine emindim.

"Ben yokken neler olduğunu duydum, açıkçası Kral ile iyi anlaşabileceğinizi düşünmüştüm."

Duyduğum cümle ile gözlerim açıldığında benle dalga mı geçiyor diye yanımda ki adama döndüm. Gayet ciddi bir ifade ile o da bana döndüğünde, "O iyi biri, zeki bir Kral bu yüzden insanlar onu kana susamış bir insan olarak görüyor." Demişti benim onun cevabımı sorguladığımı anlar bir şekilde cevaplarken. Yinede bu cevabı yeterli değildi, böyle bir adamla nasıl iyi anlaşabilirdim ki?

Another Life || YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin