//6

1K 151 11
                                    



"Ah Park Jimin..prensim." Hızlı aldığım nefeslerimin arasında duyduğum sert sesle gözlerim saniyeliğine de olsa ona döndüğünde, ağacın arkasından çıkardığı bedenini eğlendiği her halinden belli olan suratıyla birlikte yanında ki büyük, yosunlaşmış kayaya oturduğunu görmüştüm. "Senin adına anlatılan o kadar çok efsane var ki. İsmini duyanların bile yüreğini kavurduğu birçok efsaneler.. Ne kadar güçlü ve kudretli olduğun hakkında."

Gözlerimi onun soluk tenindeki takılı kalan iğrenç gülüşünden ayıran şey kolumda hissettiğim acı olmuştu. Yüzüm canımın acımasıyla buruşurken hızlı bir şekilde kendimi toparlayıp, bana ellerinde ki heybetli kılıçlarını sallayarak saldırmaya çalışan adamlara odaklanmaya çalıştım.

Canımı almak, onların hayata gelme amacıymış gibi büyük bir şehvetle bana saldırırlarken, elimdeki ağır ve kanlarla kaplanmış kılıç havaya kalktığında son bulduğu yer karşımda ki adamın göğüsü olmuştu. Kaybedecek tek bir saniyem bile olmadığından hızlandım. Demir kılıç sertçe adamın vücudundan ayrılırken hız geçmeden bir diğer adama girmişti.

"Abartıymış. Cılız bir dal parçasından farkın yokmuş. Seni daha güçlü biri sanırdım." Kont Seo Jin'in eğlenen sesi ormanlık alanı doldururken damarlarımın içinde zonklayan kanımın sinirden bedenimi zorladığını hissediyordum.

Üzerime saldığı adamlarla uğraşmam yetmiyormuş gibi onun boş cümlelerini dinlemek zorunda kalıyordum. Oturduğu büyük kayadan, pişkin bir sırıtışla beni ve ona karşı ,daha doğrusu askerlerine, verdiğim savaşı izliyordu.

Benimle karşı karşıya bile gelmeye korkarken, aciz bir şekilde oturduğu kayanın üstünden benimle dalga geçmesi beni sinirlendirmişti, tam da anlatılanlar gibi korkaktı.

"Bende sizi yakışıklı zannederdim, sanırım ikimizde yanılmışız." Diye söylendim üstüme doğru atılan adamları tek bir hamlede yere sererken. Beni öldürmek için plan yaptığı belliydi, benimle daha yeni tanışmasına rağmen bu kadar sevgi dolu olması güzeldi.

"Ah..Prensim. Gözlerinizin bozuk olduğu söylenmemişti, geçmiş olsun." Alayla kahkahalanan gülüşünü duyduğum da midemin kalktığını hissediyordum, iğrenç bir adamdı. Bu adamın yolunda ölen insanlata üzülmeden alamıyordum kendimi. "Yani evet haklılar biraz giderin var ama..Güçsüz bir Prens olarak Krallığını koruyamazsın ve bunu diğer Krallıklara göstereceğim. Tahmin ettiğimden daha hızlı gerçekleşecek sanırım."

Üzerime doğru gelmeye devam eden askerleri fark ettiğimde sıkıntıyla nefes aldım, eğer bunlar atlatmazsam büyük ihtimalle Kont Seo Jin ölü etimi ormanda çürümeye bırakacaktı. Asıl amacı dışına çıkıp, kendi isteklerine düşen bu adamdan Prens olmamalıydı, bu yüzden Krallığıma ufak bir yardımda bulunacaktım. 

İçimde büyüyen hissle elimde ki ağır demire parmaklarım daha bi asıldı. Vakit geçmeden üzerime atlayan adamlarla yaşadığım küçük çaplı bir boğuşmanın galibiyetinin soluğunu veremezken, nereden geldiğini anlamadığım bir atağın kılıcımı elimden almasıyla bir iki adım geriledim.

Bundan yararlanmaya çalışan adam, elindeki metalle işimi bitirecekken seri bir şekilde gövdemde ki sarılı olan küçük bıçaktan bir tanesini alıp kalbine isabet gelicek şekilde fırlatmıştım. Birkaç adamı daha hızlı bir şekilde üstümde ki minik bıçaklarla öldürmemle, yere düşen kılıcımı aldım. Bu sandığımdan da kolay olmuştu.

Nefes nefese etrafıma bakındığımda cesetlerin arasında dikilen adamı aradı gözlerim. Bakışlarım büyük kayaya dönerken Seo Jin'in orda olmadığını fark ettim. Az ileride ormanlığın sıklaştığı tarafa koşan bedenini görmemle son bıçağımı büyük bi gülümsemeyle ona fırlatmıştım.

Another Life || YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin