2.Bölüm-Düzenlendi

9.6K 414 13
                                    

..................................

"TİM SAĞA DÖN. TUGAYIN ETRAFINDA 20 TUR." Hepsi garip garip sesler çıkararak isyan etti.

"BAŞLA"

Onlar koşmaya başlarken ben de koşarak tugaya girip generalin odasının kapısını çalıp "Gel" sesini duyunca içeri gidim.

"Binbaşı Açelya Öztürk, Ankara. Emret Komutanım" Tuğgeneral bana tip tip baktı. Nedenini anlamadım.

"Rahat asker. Geç otur." Ben babama boş bakışlar atarken gittikçe daha da sinirlendiğini gördüm ama buna rağmen bende mimik oynamadı.

"ASKER BU BİR EMİRDİR GEÇ OTUR, İKİLETME" dedi bağırarak. Korkmadım da değil ama sadece bir saniye sürdü bu korku. Hemen masanın önündeki sandalyeye geçip oturdum. Sonra beni neden çağırdığı aklıma geldi. Tekrar içimi bir endişe kapladı.

"Bir sorun mu var komutanım. Beni neden çağırdınız?" Dedim ve endişeli bir şekilde yüzüne baktım. Babam da anlamış olacak ki;

"Endişelenme Binbaşı herkes iyi. Ben seni timine yeni karılacak yüzbaşı Alkın için çağırdım." Dedi ve ben öne içimden bir oh çektim kimseye bir şey olmadığı için. Sonra anlamaz bakışlarla babama bakarak

"Yüzbaşı Alkın?" diye sordum. Nedense bu isim bana çok tanıdık gelmişti ama yüzbaşı olarak değil Teğmen Alkın olarak. Bu sırada tuğgeneral devam etti;

"Ne oldu binbaşı bir sorun mu var?" diye sordu. Ben de yok anlamında başımı iki yana salladım.

"Yok komutanım sadece sanki biraz tanıdık geldi." Babam sanki ben böyle deyince biraz şaşırdı gibi ama umursamadım. Ayağa kalktım.

"Başka bir şey yoksa müsaadenizle komutanım." Deyince o da ayağa kalkıp yanıma geldi ve bana sarıldı. Çok şaşırdım. Yok yok. Başka bir açıklaması yok. Kesin birine bir şey oldu.

"İyisin dimi kızım?"

"İyiyim komutanım da siz iyi misiniz? Birine bir şey mi oldu?" yavaşça geri çekildi ve yüzünde sanki benim için endişeleniyormuş gibi bir ifade vardı. Yok yok kesin biri öldü. Ya da ben ölücem.

"Bırak şimdi komutanımı, babanım ben senin hem de sana sarılmam için illa bir şey mi olması lazım?"

"Peki komutanım." deyince bir şey demesine izin vermeden asker selamı verip odadan çıktım. Bütün bu olanlar arasında Alkın yüzbaşının ne zaman geleceğini sormayı unuttum. Neyse gelince görürüz artık.

Bahçeye çıkınca bütün timi kendini yere attığını gördüm ve saate baktım. 6:00 olduğunu görünce koşarak yanlarına gittim. Ve kahkaha atmaya başladım.

"Hadi kalkın kahvaltı yapalım." Lafımı ikiletmeden hepsi aya dikildi ve tugaya girdik.

Hemen bizim tim için ayrılan özel odaya girdik. Kapıda kocaman "ÖZEL BOZKURT TİMİ" yazıyordu. Herkes kendini koltuklara atarken ben ve timin en beceriklisi Arda mutfağa geçip kahvaltı hazırladık.

"Hadi herkes masaya . Kahvaltı hazır!" Bunu demem ile birlikte büyük bir gürültü ile herkes masaya geçti. Kahvaltımızı yaptıktan sonra ben dışardaki çardakta kahve içmek için tugayın bahçesine çıktım.

O sırada kapıdan rahatlıkla giren sivil adamı gördüm. Garip, siviller buraya bu kadar rahat giremez. Askerler de buraya sivil gelmez. Merak edip yanına gittim. Önce kendimi tanıtsam mı acaba? Maazallah benden büyük, Yarbay falan çıkarda. Bu fikir aklıma yatınca konuşmaya başladım.

"Binbaşı Açelya Öztürk. Buyurun kime bakmıştınız?" Adam hemen hazır ola geçip asker selamı verince şaşırdım. Benden büyük olmasına rağmen benim astım mıydı?

"Yüzbaşı Alkın Eyüboğlu, Ankara. Emret komutanım. "

Binbaşı Ve Yüzbaşı / Tamamlandı / DüzenlendiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin