Bölüm 7 : Yuva

209 50 4
                                    

"Çünkü insan, kaybettiklerinin hediyesi olan kazandıkları ile kendini şekillendirirdi."

~~~~~~~~

 İnce narin elleri vardı. Düzgün tırnakları her gün törpülenmiş gibi dümdüz ve güzeldi. Uzun ve ince parmakları, onun kısa, kahverengi saç tutamlarını okşadı. Güzel dudakları acı dolu bir tebessüm ile yukarı kıvrıldı. Bakışlarını ondan ayırmadan derin bir iç çekti. Bu dinlendirici sessizliği bozmak istediği kesindi. Ancak yine de bunu sanki sessizliğe kıyamıyormuş gibi kısık, tatlı bir ses tonuyla gerçekleştirdi.

 "Çok yorgun düştü."

 Tebessümü soldu. Onu böyle gördükçe kendi kalbi acıyordu. Güzel yüzüne bakarken kendi yüzünde oluşan tebessüm, onun kaşlarını çattığı sırada, kötü zamanlar aklına geldiği sırada kayboluyordu. "Son bir aydır yaşadıklarımız değil, üç yıldır yaşadıkları onu çok yıprattı." diyerek onu onayladı Emre. Ateşin sıcaklığı ve turuncu rengi içleri ısıttı. Etraf loş, ateşin turuncu ışığı ile aydınlanmıştı. Baykuş sesi ile birleşen denizin sesi mükemmeldi. Dalgaların kıyıya attığı minik adımlar ağaçların hafif rüzgarla çıkarttığı hışırtıya eşlik ediyor, ateşin dansı da sanki bu melodiye ayak uydurarak dans ediyordu. Kambur sırtını dikleştirerek oturan Mert çekingen bir tavırla sorusunu yöneltti.

"Sorun olmazsa bize anlatabilir misiniz?"

Selen güzel gözlerini Mert'e döndü. Bunu yapıp yapamayacağını düşündü bir an. Bakışları yere kilitlendi. Onun acısını başkaları ile hiç paylaşmamıştı. Anlatılmazdı ki bu, nasıl anlatılabilirdi? Her şeyi gibi gördüğü birini kaybeden insanı nasıl tanımlayabilirdi? Açıklayamazdı. Bazı acılar kelimeler ile anlatılamayacak kadar büyüktü. Üstelik o dönemin acısını hala hissediyordu. Bitmemişti o süreç. Hatta sanki bitmeyecek gibiydi.

"Karanlık günlerdi. Duru'nun babası..." Yutkundu. Sanki boğazında aşağı inmesi gereken bir şey takılı kalmıştı. "Ozan amcanın hayata veda ettiği günden sonra hiçbir şey düzgün olmadı." Sesi gittikçe solan bir çiçek gibi güzelliğini kaybetti. Ona yardımcı olmak için o elem dolu günlerin bir başka seyircisi olan Emre konuşmaya devam etti.

"Duru babasına çok bağlıydı. Ancak sandığınız gibi değil, her kız babasına bağlıdır ancak onun bağlılığı çok başkaydı. Duru hayatının büyük bir kısmını babası ile geçiriyordu. Dört dörtlük bir aile hayatı vardı ancak bunun en zevkli yanının babası ile vakit geçirmek olduğunu düşünüyordu. Efsun abla çalışırken Ozan ağabey rahatsızlığı dolayısıyla çalışmıyor, üç yaşından beri Duru'ya bakıyordu. Kısaca babası onun hayatının her şeyi haline gelmişti. Ozan amca çok iyi ve bilge bir adamdı. Kızını yetiştirmeyi bir zorluk olarak değil bir zevk olarak görüyordu. Duru'nun her anında o vardı. Mutlu anlarının çoğu Ozan amcanın izlerini taşıyordu. Bu yüzden Duru için babasını kaybetmek demek," bakışlarını kaçırdı ve sanki kendi sözlerini bile duymak istemiyormuş gibi başka bir yere odaklanmaya çalıştı.

"Ölmekle eş değerdi.."

Kısa süre ikisi de konuşmadı ve anlatmaları gereken kısımları düşündüler. Selen'in siyah saç tutamlarını gözünün önüne düştü, ateşin ışığı onun yüzünde dalgalanan bir gölge oluşturdu. Ardından sanki herhangi bir konuşma sırası varmış gibi dudaklarını araladı ama söyleyeceği şeylerin ağırlığı sürekli bölük pörçük konuşmasına sebep olmuştu.

"Üç sene önce, Duru'nun on üçüncü yaş gününde-" duraksadı. "Talihsiz bir kazayla-" yutkundu. "Aramızdan ayrıldı... Duru ve Efsun teyze yıkıldı, tabii en çok da Duru etkilendi. Ancak o günlerin henüz başlangıç olduğunu da eklemeliyim. Geriye dönüp baktığımda en hafif günlerin onlar olduğunu fark ediyorum." Kısa süre Mert, Ali ve Ilgın merakla birbirine baktı. Bundan daha kötü neyin olabileceğini düşünüyorlardı. Hepsi dehşete düşmüş, zavallı kıza acımıştı.

AYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin