"Büyük sessizlikler, büyük kaoslara gebedir."
~~~~~~
1 Hafta Sonra...
"Gelip gelen dalgaların sesini dinle. Onu hisset."
"Isıyı ve ışığı sana bahşeden ateşin cızırtılı sesini dinle. Onu hisset."
"Sana bahşedilen her şeyi hisset."
"Hissedebilirsen, bilebilirsin."
Sesler duyuyordum. Bazıları zihnimin içinden geliyordu. Anılardan, eskiden yaşadıklarımdan. Anılarımın içinden bana doğru seslenenler vardı sanki. Asla ulaşamayacağım geçmişi haykıran bazı sesler. Varlığımı kanıtlar biçimde, hayatta olduğumun göstergesi olan geçmişin sesleri.
"Ozan,"
"Hadi Duru, daha da yukarı tırmanmalısın."
"İyi görünmüyorsun, aşağı in hayatım."
"BABA!"
Bazıları da yüreğimin tam içinden bana fısıldıyordu. Vücudumu hareket ettiriyor, tüm organlarımı ve düşüncelerimi kontrol ediyordu. İçgüdüseldi. Tamamen bir oyun gibiydi.
Adımlarımı bir kukla gibi durdurmadan hızlıca atarken aklımdaki her bir düşünceyi aşırmıştım. Merdivenleri sessizce inerken duraksadım. En alt kata gelmiştim. Etrafı az çok aydınlatan sarımtırak ışık bile ruhumun bu aciz dalgınlıktan kurtulmasına engel olamıyordu. Gözlerimi kendime gelmişcesine etrafta gezdirdim. Gözüme çarpan o şey beni içinde cayır cayır yandığım endişe ateşine sokmuştu.
Merdivenlerin arkasında duran bronz rengi geniş kapağa baktım. Kanalizasyon kapağını andıran bu kapağın büyük bir tutacağı vardı. Dağınık, önüme sürekli düşüp beni rahatsız eden kısa saç tutamlarını kenara çekmeden titreyen ellerimle kapağın tutacağını kavradım. Vücudum deli gibi titriyordu. Bileğimdeki gücü bile kullanamayacak derecede bitkin hissediyordum. Bir insanın uyuduğu zaman dinlenmesi gerekiyordu, yorulması değil. Bileklerimde hissettiğim sızı yüzümü ekşitmeme sebep olurken zihnime akan onlarca düşünceyi savuran o rüzgarın ne olduğunu bilmiyordum.
Burada ne işim var? Hadi ama, yatağa dönmeliyim.
Kapağı zorlukla çektim. Ancak öylesine sıkı kapanmıştı ki parmak eklemlerim beyazlamaya, damarlarım belirginleşmeye başlamıştı. Kendime, bunu neden yaptığımı ilk başta sorsam da artık sormuyordum; çünkü burada ne olduğunu bilmek istiyordum. Buraya gelirken nöbet tutan Ilgın'ı bile buraya gelmem gerektiğine bir bahane ile hemencecik ikna etmiştim ama kendimi nedense niye burada olduğuma bir türlü ikna edemiyordum. Bu yüzden bu merak ettiğim bahanesini kullanmakta kararlıydım.
Kapak büyük bir ses ile açıldığında bir süre bekleyip sesleri dinledim. Selen'in ve Ali'nin uykusu çok hafifti ve bu ses onlar için fazla yüksekti. Ilgın da sorgulamak için aşağı gelebilirdi. Ancak şükür ki kimse uyanmamıştı ve görünürde beyaz benizli bir kız da yoktu.
Aşağı doğru inen demir merdiven dışında hiçbir şey görmüyordum. Zifiri karanlıktı. Tüylerim ürperdiğinde belimde duran feneri aldım ve yaktım. Fenerin cılız ışığı en azından merdivenin indiği zemini gösterirken birkaç dakika düşünüp durdum. İnmeli miydim? Yarını bekleyip diğerleri ile buraya bakmak daha doğru geliyordu ancak insan bildiği doğruları yanlış görmeye bayılan bir varlıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNA
FantasiaWattpadFantasyTR Soluksuz diyarlardan kopup gelen listesinde... 6 Ocak 2023 "Uyan, güllerin en dikenlisi..." ~•~ Ve hiçbir savaş, kendine değer verme yolunda acı çekmek kadar zor olamazdı. Hayat, teselli cümlelerinde olduğu gibi kolay, üstesinden r...