"İntikam isteyen zeki ve inatçı bir kadın, intikam isteyen hırçın ve güçlü bir erkekten çok daha tehlikelidir."
~~~~~
Titreyen ellerinden sağ olanında, biraz gevşek bir biçimde tuttuğu bardağı yavaşça, aheste aheste masaya koydu. Dik duruşundan yalnız olduğu bu sessiz, ona göre epey bunaltıcı, alt kademeye göre girilmesi imkansız bir sanat eseri, objektif olursa geniş ancak yine de pek ferah olmayan odada bile ödün vermiyordu. Sakin bir şekilde dursa da az sonra alacağı haber beyazlamış saçlarının dökülmesine, görmeyen, saçlarına çeken rengi her halükarda dikkat çeken sol gözünün öfke ile dolmasına sebep olacaktı.
Beklediği gibi kapı çalındığında, kıvrak zekası ve muhteşem hafızası ile iyi bir gözlemci olduğunu belli edercesine onun kim olduğunu vuruş şekilden çıkarmış, girmesini söylerken ona ismi ile seslenmişti. Kapı yavaşça açıldı ve içeriye giren kırmızı dar elbiseli, çok tuhaf karşılanan, sarının en soluk tonu, Değiştirenlere göre esmer denilen tenli, yine hiçbir Değiştiren'de olmayan kahverengi gözlü, bulunduğu ortamı aydınlatacak kadar parlak uzun kahverengi saçları ile büyüleyici bir kadın tarafından geri kapatıldı.
Çekiciliğini ikiye katlayan alımlı yürüyüşü ile yüzündeki sert ifadenin verdiği etki ile birkaç kez mırıldandı, elindeki siyah dosyayı titreyen ellerini kontrol etmeye çalışan adama verdi.
"Seni bugün mutsuz gördüm Lena," elindeki dosyayı önemsemeden, belki de önemsemek istemeden yanındaki masaya koydu ve zoraki güldü. Lena duruşunu bozmadı. "Bu beni üzdü..." diye eklediğinde kadın iç çekti. "Dosyaya bakman gerekiyor. Ancak baştan uyarmalıyım Lex, bu hoşuna gitmeyebilir." Alex ciddileşti, siyah dosyayı eline aldı ve sanki korktuğu şeylerle yüzleşmek istemezcesine yutkundu. Lena dar, kırmızı ve mini elbisesine dikkat ederek bir koltuğun ucuna oturdu.
İşte o an, dosyanın yere firladığını gördü."Kahretsin!" diye tısladı Alex. Lena bakışlarını kaçırdı, alışıktı. Konu alışılmışın dışında olsa bile. "Kah-ret-sin!" diye heceleyerek, bu sefer net bir sesle bağırdı. İşaret parmağı ile yerdeki dosyayı gösterdiğinde Lena ona döndü. "Nasıl oluyor da küçücük bir kız bizim planlarımızı alt üst ediyor?!" diye kükredi. Lena göz devirdi ve iç çekerek ona yaklaştı. Onu tanıyordu, onu ondan daha iyi biliyordu. Ne zaman sinirleneceğini, sinirlendiğinde ne denli bağıracağını, hangi yemeği tuzlu sevdiğini bile biliyordu. Birini tanımak ona göre birinin yapacağı diğer hareketi bilmek ve buna göre davranmaktı.
"Sakin ol Lex, yalnızca iki kişiler. Askerleri oraya yönlendirdim. Kızı alıp çocuğun işini bitirecekler." Lena'nın bu sakin tavrı onu hırçınlaştırmadı, aksine komik olsa da sakinleşti ve koltuğa oturdu. "Kahrolası kadın da onlarla..." diye mırıldandı bu sırada Alex. Bazen de, "bunun olacağını tahmin dahi edemezdim." diye sayıklıyordu.
"Askerlere Zoe'yi öldürmemelerini sen söyledin."
Adam bakışlarını ona çevirdi, işaret parmağını kaldırdı. "Bir daha sakın onun ismini ağ-" Lena o sırada onun sözünü kesti. Sesi kızgın çıkıyordu. "Ağzıma almam." Masaya tutundu ve ona alayla baktı. "Peki sen ne yapacaksın, Alex? Zavallı hain kızının ismini ağzına almamak için uğraş, çabala!" Öne doğru eğildi, Alex yüzüne çok yakın bir mesafede duran kadına baktı. "O da seni yok etmek için kızın ile birlikte harekete geçsin. Ah, doğru," sırıttı ve alayla geri çekildi. "Sen, ben, biz, kimse onu anmadığında, Zoe babasına karşı gelmeyi bırakıyor. Haklısın."
Alex ayağa kalktı ve öfkeyle elini masaya vurdu. "Bana aptal ben mişim gibi davranma!" diye bağırdığında Lena öfkeyle kükredi. "Evet! Esas aptal sensin Lex! Aptalın tekisin ve bir Çelik ile karşı karşıya olduğunun farkında değilsin!" Alex duraksadı. Çok kısa süre sessizlik olurken Lena o sırada sakinleşmeye çalıştı ancak elinde değildi. "Aylardır onu izliyoruz, sessiz sakin bir ergen kızı olduğunu düşündün." dedi sakin bir ses tonuyla, yine de öfkeli olduğunu belli etti. "İtaat onda olduğu sürece ne ergen olması ne de psikolojik sorunları bizden intikam alması için bir engel değil. İtaat'in ona söyleyeceğini biliyorsun."
Durmadı, gerçekleri bir bir yüzüne vurdu.
"Ozan'ın bizim yüzümüzden öldüğünü söyleyecek." dediğinde Alex histerik bir şekilde güldü. "O yalnızca bir kız çocuğu, Lena. Öğrenirse ne olacak? Birkaç bacaksız koca ordumuza karşı gelemez."
"Senin anlamadığın şey ne, biliyor musun? İntikam isteyen zeki ve inatçı bir kadın, intikam isteyen hırçın ve güçlü bir erkekten daha çok zarar verir." Bu sefer Lena güldü. "Krallık onu bulacak, biliyorsun." Elinin altında duran kumandanın tuşuna bastı ve duvarda beliren görüntüye bakması için Alex'e başı ile komut verdi. Alex'in gözleri yadsınamaz bir korku ile duvara çevrildi.
"Zoe'ye öldür, yanındaki çocukları yok et... Daniel onu almaya geldi bile. Efendiye ulaşmak ve asker talep etmek için vaktimiz yok."
"Yani isterse burayı başımıza yıkabilir." Alex'in ağzından çıkan cümle kendisi dışında kimseyi korkutamaz, öfkelendiremezdi. Onlara doğru yaklaşan devasa gemiyi görmek istemiyordu. Yumruklarını sıktı ve koltuğa kendini bırakıp derin bir iç çekti. Düşünceliydi, Lena bunu anlayarak onun önüne çöktü. "Ne yapacaksın, kızı teslim mi edelim?"
"Asla," dedi Alex. "Onu onlara öylece verirsem Efendi'ye hesap vermek zorunda kalırım. Gerekirse savaşacağız. Ama Çelik'i öylece vermeyeceğim." Lena'nın kahverengi gözlerine baktı.
"Hepsini öldür. Çelik'i bana getir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNA
FantasyWattpadFantasyTR Soluksuz diyarlardan kopup gelen listesinde... 6 Ocak 2023 "Uyan, güllerin en dikenlisi..." ~•~ Ve hiçbir savaş, kendine değer verme yolunda acı çekmek kadar zor olamazdı. Hayat, teselli cümlelerinde olduğu gibi kolay, üstesinden r...