Satır arası yorum bırakmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın.
Keyifli okumalar dilerim
🍃☘
****
Dün gece gözlerimi büyük bir mutlulukla kapattım. Lakin bu sabah pencereden vuran ışıktan dolayı usulca aralandığında, gözlerim tekrardan kapanmak için resmen can atıyordu. Yorgundum; ruhen değil belki fakat beden olarak kendimi tam anlamıyla toparlanmış hissedemeyecek kadar bitkin bir halim vardı. Lakin buna rağmen zorla alıkoyulduğum o cehennemden kurtulmama dayanan feyiz hislerimin tarifi asla yoktu.
Komutanın beni oda da yanlız bırakmasının ardından dakikalarca sıcak suyun bedenimden akıp gitmesini ve yaşadığım kirden beni arındırmasının tadına varmıştım. Öyle ki beyaz tenli biri olarak yeteri kadar temizlenemediğimi düşünerek tenimi kızartana kadar banyoda bulduğum lifle kendimi bir güzel ovalamıştım. Dün gece utanmadan yaptığım eylemi hatırladığımda gözlerimi sıkıca kapattım. Lif kesin komutanındı. Esasında kulandığımı söylemem gerekiyordu belki fakat ben yerin dibine girmeyi tercih ederdim.
Ne diye bilirim ki?
Gözlerim usulca tekrar aralanırken, lifini kulandığımı fark etmesi halinde komutana nasıl bir cevap verebileceğimi düşünmeye başladım. Bence en tutarlısı, "Kusura bakma komutan. Lifini alıp sürmediğim hiçbir yerim kalmadı ama seni temin ederim son derece temiz ve titiz bir insanımdır. Gönül rahatlığıyla lifini tekrar kullanabilirsin," demek olurdu...
Rezillik!
Esasında dün gece normalde asla yapmayacağım birşey yapmıştım. Bir başkasının lifini kullanmak, özellikle de bunun bir erkeğe ait olduğunu bilmeme rağmen bile bile bundan yararlanmak...
Yapmış olduğum bu eyleme karşı benim bundan sonuna kadar tüm benliğimle tiksinmem gereken bir yerde olmam gerekiyordu. Fakat ben baya baya utanmadan önemsiz birşeymiş gibi davranıyor ve hatta umursamazca hoşuma gittiğini bile düşünüyordum.
"Senin beyninin ana kartı yandı bence," diyerek mırıldandım kendi kendime. "Uygunsuz şeyler düşünmeye bile utanmıyorsun. Yazıklar olsun." Saniyeler boyunca kendimi yokladım. "Terbiyesizlik diz boyu." Ruh halimde değişen hiçbir şey olmadığı gibi, bu durumunda yalnızca tek bir anlamı olmalıydı. O da bana göre şu demek oluyordu ki, benim utanasım falan yoktu.
"Hala mahcup değilsin," dedim kendimi yoklar gibi. "Azıcık bile utanmadın, sıkılmadın. Pes diyorum sana," diyerek ufak bir serzenişte bile bulundum fakat, hemen sonrasında algımı dağıtmak adına gözlerim odanın içinde dolanmaya başladı. Lakin görüş açıma çok fazla bir eşya veya her hangi başka birşey çarpmadı.
Normal boyutta siyah renkte ahşap bir çalışma masası, küçük bir giyisi dolabı, gece lambası ve şuan üzerinde yatmakta olduğum yatak haricinde oda tam anlamıyla boştu. Ya komutan sadelikten yanaydı, ki en sevdiğim şeydir, yada en fazla bu kadar eşyayı bulundurmaya gerek görmüştü.
Dün gece olanları pek fazla idrak edemesemde bu idrak etme hali bu sabah için geçerli değildi. Bize kapıyı açan askerin ardından odaya gelen Ercan'ı hatırladığımda, şöyle de bir gerçek vardı ki, burası bir askeriyeydi. Yani esasında tamda olması gerektiği gibi eşya ile dolu olmaması gerekiyordu.
"Onu bunu boşver de sen..." dedim. Hafızamı kısaca yokladım. "Sen bu yatakta en son oturmuyor muydun? Ne ara yattında üzerini bile örttün?"
Banyo faslımın ardından komutanın bana verdiği eşofmanı ve siyah t-shirtü üzerime geçirdikten sonra oda ya geçerek yatağı oturmuş ve komutanı beklemeye başlamıştım. Tabi komutan bir türlü gelmek bilmeyince bacaklarımı toplayarak komutana ait olan yastığı dikleştirip başımı koymuş ve o şekilde beklemeye devam etmiştim. Sonrası ise koca bir boşluktu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA GİBİ BİR MASAL
Chick-Lit"Huzurum..." Efsunu olduğum kara gözleri gözlerimde gelip giderken saniyeler boyunca sessiz kaldı. "Gittiğin yerlerde çiçekler görürsen seni bekleyen baharı sakın unutma..." dedi. Lakin sert bir zemheri de kalacağımı, şiddetli bir kara kışın bizi b...