23. Bölüm

60 4 0
                                    

Uzun bir bölüm sizlerle.

Satır arası yorum bırakmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın.

Keyifli okumalar dilerim...

💦

****

"Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim. Şöyle diyebilirim; gece yıldız dolu, ve yıldızlar masmavi titreşiyor uzakta. Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgârı. Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim. Sevdim ben onu, o'da sevdi beni bir ara."

Ruhum özgürce bir gezintiye çıkmıştı. Ve gezintiye çıktığı yer güneşin iptila tadında ki sıcaklığının vurduğu bir tepe başıydı.

"Kollarımla aldım bu gece gibi kaç gece. Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında. Sevdi beni o, bende bir ara onu sevdim. O duru, iri gözler sevilmezmiydi ama..."

Yüzümü sıcaklığıyla yalayan güneşin şeydasının esareti altında derin arındırıcı bir soluk çektim içime. Bu bir vâr oluşluğun, bir bütünleşmenin, bir tamamlanmanın tatlı tenezzühüydü.

"Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim. Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla. Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi. Ota düşen çiy gibi, düşmekte şiir cana. Ne gelir elden sevgim onu tutamadıysa."

Çıktığım tatlı gezintide ruhum bir pervaneye doğru çekilerek takılmıştı. Ve o pervane ekseninde aşkla alıkonulmuştum...

"Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana. Hepsi bu. Uzaklarda şarkı söylüyor biri. Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca. Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi. Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana."

Alıkonulduğum yer, mübtepalsı olduğum aşkla atan bir kalpti. Ve o kalbi aşkla çarptıran da bendim...

"Artık sevmiyorum ya nasıl; nasıl sevmiştim. Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona. Ellere yâr olur, öpmemeden önceki gibi. O ses ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarda. Artık sevmiyorum ya, severim belki yine. Ne uzundur unutuş, ah ne kısadır sevda. Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü. Yüreğim dayanmıyor gitmesine kolayca. Belki bana verdiği son acıdır bu acı-"

"Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona." Makyaj masasının aynasında Demir'le bakışlarımız kesişti ve şiirin son kısmını sessizce kulağıma fısıldarken dudakları kulağımın hemen yanındaydı. Kol kaslarını bariz belirgin gösteren kurşuni rengi trikonun üzerine giydiği dik yaka kapitone siyah yelekle gözlerimi kendisine hayran bırakmıştı.

Demir geri çekilmek yerine arkamdan kollarını omuzlarıma sardığında bedenimde tatlı bir uyuşukluk oldu. Şiiri okurken nasıl daldıysam, Demir'in ne ara odaya girdiğini ve hatta ne ara yanıma geldiğinin farkına dahi varmamıştım. Ayrıca şiiri bilmeside beni ayrı bir şaşırtmıştı.

Büyülenmişcesine Demir'in gözlerine bakarken, kulağımda tuttuğum telefonun diğer ucundan ismimi duymamla birden kendime geldim. "Ay çok özür dilerim, affedersin Alper. Ne dedin duyamadım?" Ben daha ne olduğunu anlamadan Demir bir hışımla telefonu elimden almış ve kulağına tutmuştu.

Fal taşı gibi kocaman açılan gözlerimle aynadan Demir'e bakarken," Demir ne yapıyorsun?" dedim. Telefonun diğer ucunda şuan olanlardan habersiz olan Alper'in duymaması için elimden geldiği kadar sessiz konuşsamda, yerimden fırlarken aynı özeni göstermem mümkün olmadı. "Demir ver şu telefonu!" Sanki Alper her şeyi duymuş gibi diken üstünde tedirgindim. Demir'in kulağına tuttuğu telefonu almaya çalışsamda boş. Bana vermemek için telefona kene gibi yapışmıştı. "Demir sana diyorum! Ver şu telefonu!"

RÜYA GİBİ BİR MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin