25. Bölüm

63 5 0
                                    

Satır arası yorum bırakmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın.

Keyifli okumalar dilerim...

💦

*****

İnsanın hayatta ne yaşayacağını bilememesi esasında ne garip bir mevzu. Kendi kararlarının dışında kabul edeceği, veya hiç düşünmeden elinin tersiyle itme isteğile dolup taştığı programlanmış bir hayat yaşamak...

İpler zamanla bekli bizim elimizde. Lakin bazen özdeşiye benzer bir kısır döngüde debelenip durduğumuz bir hakikat yokta değil. Temel de seçimler bize ait gibi gözüksede, olmadığıda apaçık bir normlukla ortada olabiliyordu.

Tıpkı bende olduğu gibi...

Korkudan yerime sinmiş ve ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Demir'in hareketsiz bedeni hala üzerimde duruyordu. Korku tüm bedenimde, en ücra köşelerimde bile kendisine yer açmış ve bu halini benimsercesine mahal edinmişti. Üzerime kalkan olan bedenin sıcaklığını hissetmeme rağmen ufak bir harekette bile bulunmaması iliklerime kadar ürpermeme tek sebepti.

Saniyeler önce yaşadığımız dehşet bitmiş gibi görünüyordu belki. Lakin ben hiçte bitmiş ve kurtulmuş gibi hissetmiyordum. Gözlerim açıktı ve Demir'le aramızda ki boşluktan sızan, abajurun yaydığı cılız ışığa rağmen görebildiğim tek şey Demir'in siyah gömleğinden başka bir şey değildi. Sanki bir perde inmişti yavaş yavaş gözlerimin önüne ve bana sadece siyahı gösteriyordu.

"Demir..." Sesim korku içinde etkisiz bir fısıltıyla çıkmıştı. İsmi dudaklarımdan döküldüğünde felaket bir enkazın altında kalmış gibiydim. Cevap bekliyordum, lakin alamıyordum. Tepki bekliyorum o da gelmiyordu. Uyuşan parmaklarım ağır ağır havalandı ve sırtına dokunduğunda, güçsüz bir dürtüyle üzerimde ki bedeni sarstım. "Demir-"

"Şşş... sessiz ol." Öylesine sessiz konuşmuştu ki, kulaklarımda ki uğultudan dolayı sesini zor duydum. Ve şimdi sesini duymama rağmen, tepki veremeyen ben oldum. Halbuki rahatlamam ve derin bir oh çekmem gerekiyordu. Fakat olmuyordu, yapmıyordum...

Demir'in ağırlı yavaş yavaş üzerimden kaybolmaya başladığında, "Zeynep..." dedi yine sessizce. "Sakın başını kaldırma." Tek dizinin üzerinde durmuş, bir eli başımda, bir elide kolumdan tutarak beni kaldırdı."Ayağı kalkmayacaksın." Kara gözleri bende değil tam arkamdaydı. "Emekleyerek çık, dikkatli ol." Kaşları öylesine çatıktı ki, heran saldırmaya hazır bir duruşu vardı karşımda.

Demir'in dediğini yaptım ve dizlerimin üzerinde durarak kapıyı açtım ve emekleyerek odadan sakince çıktım. Arkamı dönüp baktığımda ise Demir'i yanımda değil, tuz buz olan cama doğru bakarken gördüm. Fakat bu uzun sürmedi ve Demir de çok geçmeden odadan çıkmış ve beni kendisine doğru çekerek yanına almıştı.

Gözleri bedenimde hızlıca dolanıyordu. Üzerimde her hangi bir hasar var mı yok mu diye bir tespitte bulunmak için dikkatlice bakıyordu. Olmadığına emin olduğunda elimden tuttu. "Yürü..." dedi aceleci bir tavırla. "Korkma sakın, sana kimse zarar veremez."

Demir korkma diyordu fakat, içimi oyuk oyuk eden korku hissiyle, "Demir nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Kimdi onlar? Niye evi kurşunladılar?"

"Ben yanına gelene kadar beni bekleyeceksin," dedi. "Duydun mu beni?" Demir üst katın merdivenlerine yönelmişti. "Ne olursa olsun dışarı çıkmayacaksın, adımını dahi atmayacaksın." Sesi beni yatıştırmak yerine daha çok telaşlanmama sebep oluyordu. "Benim ve Volkan'ın dışında yanına kim gelirse gelsin kapıyı açma sakın. Kimseyi içeri alma."

RÜYA GİBİ BİR MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin