4. Bölüm

249 18 7
                                    

Satır arası yorum bırakmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın.

Dilerseniz yukarıda ki müziği dinleyerek okuyun.

Keyifli okumalar dilerim

🖤🌸

*****

Her hücreme ilmek ilmek işleyen korkularımla, cevapsız kalan sorularla, karanlığa ev sahipliği yapan bir geceye adım attığımda beni ayakta tutan niteliğin ne olduğunu kesinlikle bilmiyordum. Lakin elime geçen özgülük biletimle bu cehennemden kaçabilmek için var gücümle koştuğum hakikat en yalın gerçeğim olmuş ve peşimden gelmişti.

Dört bir yanımı saran karanlıkta nereye gittiğimden ve dahası nereye varacak olduğumdan asla emin değildim fakat, bu bilinmezlikte kaybolup gitmektense varımı yoğumu ortaya koyarak arkama bile bakmadan kaçıyordum. Ya kurtulacaktım, yada o pisliklerin inine tekrar geri esir düşecektim. Benim açımdan netice bu denli basit, berrak ve de yalındı...

Karanlıkta önümü göremesemde azimle durmadan koşmaya devam ederken bir yandan da korkuya haps olan gözlerim bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor, karanlıkta kaygıyla hiç durmadan, yorulmadan öylece dolanıp duruyordu. Fakat değişen en ufak bir şey dahi olmuyor ve görünürde kurtulabileceğim böylesi bir çıkış yolu karşıma katiyetle çıkmıyordu. Zira her yanım zifiri karanlıkla örtülmüştü ve sanki karanlık bir zindan da tutuklu kalmak gibiydi bana hissettirdiği mahvolmuşluk duygusu...

Yolum taşlık bir arazide, fazlasıyla durgun olan, yüksek bir dağın eteklerinde uzun bir müddet devam etti ve her ne kadar esir tutulduğum o barakadan yeterince uzaklaştığımdan emin olsamda, ikinci celladımın acı içinde haykıran, intikam isteyen kin bürümüş sesi uzun bir süre kara bir lanet gibi peşimi asla bırakmadı. Her durmak istediğimde kulağıma çalınan o korkunç ses beni dinlenmekten alıkoymuş ve felaket bir doğrultuda geride bıraktığım yolda durup soluklanmayı benim için katiyetle mümkün kılmamıştı.

Bedenim acı içinde kalana dek durmadan koşmaya devam ettim. Bana ait olan her parçanın isyan bayrağını çektiğini çoktan fark etmeye başlamıştım fakat ciğerlerimde ki nefes bana yetmesede, her yanım parçalara ayrılmış gibi hissetsemde asla durmadım.

Kaçarken kaç defa düştüğümü bile bilmiyordum. Bilsemde değişen bir şey olmazdı; nitekim olmadı da zaten. Zira hiçbir neden beni durdurmaya güç yetiremedi. Yaşadığım korku diğer hissettiğim herşeyin açık ara önüne geçiyordu. Durumumun özeti tek kelime ile berbattı fakat önemi yoktu.

Uzun bir zaman sonra adım adım yavaşlamaya başladığımda belki bana yardım edebilecek birileri karşıma çıkar diye çaresizce dilememe rağmen ne yazık ki o da pek mümkün olmadı. Sanki bu koca dünya da bir ben, birde beni bu duruma mahkum eden iki celladım vardı. Onun dışında sanki bu koca karanlıkta kimsesiz kalmışım gibi hissediyordum...

Uzun bir müddet tutturduğum yavaş tempo da yürümeye devam ettim. Kendimde daha fazlasını yapacak gücü mümkün değil bulamıyordum. Yorgundum, halsizdim ve acı içinde sızlayan bacaklarımdan dolayı bitik bir durumun en hazin çöküşünü yaşıyordum. Ve fazla sürmedi. Bedenim isyan edercesine, "Yeter artık dur!" der gibi dile geldiğinde, olduğum yerde durmak mecburiyetinde kaldım.

Ellerimi titreyen dizlerime koyarak azda olsa kendime gelmeye çalıştım fakat bunun pek olur bir yanı yoktu. Bu sebeple çok geçmeden bir kez daha tüm sessiz isyanıma rağmen tekrar yola devam ettim. Lakin çok geçmemişti ve her ne kadar yapmak istediğim bu olmasa da bacaklarımın bir adım dahi atacak dermanı kalmadığı için bir kez daha durmak zorunda kaldım. Bacaklarımda ki kaslar cayır cayır yanıyordu.

RÜYA GİBİ BİR MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin