4.3

13.1K 352 22
                                    

Neyden bahsediyordu bu? Anne ve babamız evlenmek istiyordu. O ise hâlâ denemenin derdindeydi.

İkincisi, kendi derdi bitmişti de annemi mi düşünüyordu?

Üçüncüsü, gerçekten onun yüzünden annemi üzebileceğime inanmış mıydı? Ben annem için her şeye katlanırdım. Bu artık nasıl tanımlayacağımı bilemediğim Akın olsa dahi...

Kot pantolon ve tişörtten oluşan klasik kombinimin üzerine bir şey giymedim. Ağustos ayındaydık ve dışarısı oldukça sıcaktı.

Aşağı indikten sonra spor ayakkabılarımı giydim. Annemle kısa konuşmalarımız sürerken boğazda çok gösterişli bir yalının önünde durduk. Arabadan inmek istemedim. Bu kadarı benim için çok fazlaydı. Artık taşıyıcı kolonlarımın birer birer parçalandığını hissediyordum

Annem elimi tuttuğunda ona döndüm. "Çok neşesizsin." Başımı iki yana salladım. "Yorgunum." O da çok üzülüyordu bu duruma ama bazen rol yapmakta çok zorlanıyordum. "Eğer Emir yüzündense-"

"Hayır. O harika biri. İki aydır kaç kere buluştuk. O bize geldi. Dışarıya çıktık. Sınav sonucum için çok cömert davranarak bizi tatile gönderdi. Yurtdışında istediğim herhangi bir üniversitede masrafları karşılayacağını söyledi. Ben sadece..." Derin bir nefes aldım. "Yurtdışına gitmek istemiyorum. Senden ayrılmak çok zor."

"Ah, küçük kızım benim." Kolunu omzuma attı ve beni kendi koltuğuna doğru çekip sarıldı. "Hâlâ çok duygusalsın." Öyleydim değil mi? Daha bahsini açarken bile gözlerim dolmuştu.

"Tamam. Gitmek istemiyorsan gitme. Hem benim de işime gelir. Sensiz yapamam ben." Yüzümü avuçları arasına aldı. "Puanın istediğin yerde hukuk okumaya yetiyor. İstanbul üniversite dolu. İstediğine gidersin. Hem baban da sevinir." Başımı salladım. Çocukluğumdan beri hukuk okumak isterdim. Çünkü babam bir savcıydı. Annemle birlikte yaşasam da ona hâlâ hayrandım.

Bana hiçbir kötülüğü olmamıştı. Anneme de öyle. Anlaşamamışlardı. Çok yoğun çalışıyordu. İşiyle evli gibiydi. Annem bundan rahatsızlığını defalarca dile getirmişti. O da çok denemişti. Ama ne kadar denerse denesin, aldığı terapiler bile fayda etmemişti. Hastalık derecesindeki işkolikliği yüzünden eve hâlâ geç gelmeye ve erken gitmeye devam ediyordu. En sonunda sessiz ve medeni şekilde ayrılmışlardı.

Annem onun kötü bir insan olmadığını ya da geç geldiği zamanlar bize yalan söylemediğini biliyordu. Öyle biri değildi babam. Ama annemin sürekli evde yalnız olması, özel günlerin çoğunda babamın çalışması, benim bile çoğu şeyimde sadece annemle birlikte olmam ve babam gelecek diye sürekli kapıya bakmam bir yerden sonra onu da üzmüştü.

Korumaların gezdiği bahçede ilerleyip kapıyı çaldık. Hizmetçilerden biri bizi karşıladı. Salona geldiğimizde gördüğüm ilk şey devasa boyuttaki avizeydi. Çok gösterişliydi ama rahatsız edici derecede alakasız değildi. Hepsi uyumluydu. Mobilyalar, tablolar, şamdanlar...

Koltukta oturan Akın'ın aksine Emir bize doğru geliyordu. "Hoşgeldiniz." Yerdekiyi halıya bakan Akın anında gözlerini bana çevirirken gözlerimizin kesişmesine izin verdim. Bence çok daha önemli değildi.

Gerçekten... Eğer onu başka bir yerde görseydim ve bana böyle bakarak evlenme teklif etseydi tanımasam dahi kabul ederdim. O derece merhamet ve aşkla bakıyordu ki bu iyi değildi. Annemin anlamasını istemiyordum.

Selamlaşırken baş selamı vermekle yetindi. Sanırım o da herhangi bir ters davranışında gözümden hepten silineceğinin farkındaydı.

Yemeğe sanki gerçek bir aile gibi oturduk. Emir baş köşeye oturdu. Annem sağ yanına oturdu. Oğlu sol yanına, ben de annemin yanına... Biraz fazlalık gibi hissetmiştim. Ama biraz... Boğazım düğümlense de düşüncelerimi oradan çekmeye çalıştım.

Yemeğin sonuna doğru izin isteyip kalktım. Kalkmaz olsaydım. Bana lavaboyu gösterecek kişi Akın oldu. Göz devirmemek için zor durup onu takip ettim.

Yalının geniş ve aydınlık koridorlarında iledik. Annemin görüş alanından çıktıktan bir süre sonra bana döndü. Geçmeme izin vermedi. Kaşlarımı çattım. "Helaya gidiyorum çekilir misin?"

Yaklaşıp kolunu belime doladığında omuzlarını ittirdim. "Dokunma bana." Sesim acı çeker gibi çıkmıştı. Başımı göğsüne yasladı. "Şimdi ağlarsan annen fark eder. Dayan." Anlamıştı. O kadar mı hayattan bezmiş duruyordum? Ya da ikimiz de aynı şeyi yaşadığımız için ne hissettiğimi biliyordu?

"Bırak beni." İçimde kalan son güçle fısıldadım. Biraz daha bırakmazsa burada hüngür hüngür ağlardım. Neyse ki sarılmayı bıraktı ve birkaç adım ilerideki kapıyı gösterdi. Hızla içeri girdim. Yüzüme su çarptıktan sonra yüzümün iyi göründüğünden emin oldum.

Kısa kollumun açıkta bıraktığı kollarımı soğuk suyla yıkadım. Başım ağrıyordu. Islak ellerimi boynuma sürdüm. Ardından ellerimi gösterişli lavabonun kenarlarına dayadım. Ben sanırım babamı özlemiştim. Sınava girmeden önce ve daha sonrasında aramıştı. Sınav sonucumu öğrendiğinde de arayıp benimle ne kadar gurur duyduğundan bahsetmişti. Onun gibi hukuk okumak istediğimi küçükken söylemiştim ona. Hâlâ bu kararımı koruduğum için mutluydu. Hatta ileride büro ve şirketlerinde çalışmamı istiyordu.

Evet, babamın neden işkolik olduğunu buradan bile anlayabiliyordum. Onlarca bürosu ve bir de hukuki danışmanlık şirketi vardı. Eğer benim de o kadar fazla işim olsaydı büyük ihtimal ben de ofiste sabahlardım.

Ama ben kaç yaşında olursam olayım yine de çocuktum. Kalbim acıyordu ve artık nasıl baş edeceğimi bilmiyordum. Bilinçsizce gözümden bir yaş lavaboya düşünce hemen yüzümü sildim. Annemi üzmek istemiyordum. Yüzümü ve kollarımı kuruladım. Gözlerimin dolu olmadığından ve normal göründüğümden emin oldum.

Çıkınca Akın bana dönse de bir şey demedi. Halimi anlıyordu. Ben de demedim. Gecenin geri kalanında, denize sıfır boğaz manzarasına karşı terasta çay içtik, konuşmadık ama bakımalarımız hep sürdü.

- - - - -

"UZUN BÖLÜM, UZUN BÖLÜÜÜÜÜM!" diyordunuz, alın size uzun bölüm :)

Çakır'ın hikayesini ve bu bölümü yazarken ağlamıştım. Kızın içindeki o duyguyu hissettim resmen. Siz de benim gibi misiniz?

Instagram : leyhizal

Instagram Sayfası : leyhizalhikayeleri

Twitter : leyhizal

Yayım Tarihi : 4 Aralık 2021

Don't Cry Darlene | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin