Bu ses Bankta yarı uyanık olan ülkeye samimi gözlerle bakan bir kadının sesiydi.
Uzun,lacivert saçlarını omzunun arkasına almış,üstüne açık yeşil renginde şık bir elbise giymiş olan bu Bayan,gülümsedi ve narif ellerini Türkiye'nin kalkabilmesi için karşıya uzattı.
"Oh,Bosna!"Dedi O sırada Kızıl ülke ve yerinden ışık hızında doğrularak Bosna-Hersek'in karşısına geçti.
"Niye bu kadar geç kaldınız?Bir şey mi oldu?"
Kadın bu soru karşısında o güzel gülümsemesini daha da göstererek sırıttı ve "Yok canım sadece Kosova kahvaltı konusunda mızıkçılık yaptı o kadar."Dedi.
Türkiye ise anladığını belirtmek için gözlerini kırptı ve ablasının elinden sımsıkı tutmuş olan ufaklığa bakıp çocuğun mavi saçlarını okşadı.
Sonra ise karşıdaki salıncakta sallanmakta olan KKTC'ye baktı ve bağırarak "Gitme zamanı,hemen buraya gel Kıbrıs!"Dedi.
-- -Gҽçɱιş-
Uzun, din adamlarının giydiği kıyafetleri andıran siyah bir kıyafeti giymiş olan,sarı saçlı bir çocuk Kız kardeşi Yunanistan'ın peşinden koşturuyordu.
O koşuştururken Yunan ise yunanca bir tekerleme sayıklıyor ve gülüşüyordu.
Keyifleri yerindeydi,sonuçta annelerinin bir işi çıkmıştı ve altın,devasa saray onlara kalmıştı.
İstedikleri kadar oyun oynayabilirler,istedikleri kadar gülüşebilirlerdi.
En sonunda bu kovalamacadan yorulan Pontus Rum,nefes alabilmek için durdu ve düzensiz nefeslerini yatıştırmaya çalıştı.
Onun bu yorgun halini gören Yunan ise koşarak abisinin yanına gitti ve omzuna dokunarak,
"İyi misin?"Dedi.
Pontus Rum gözlerini kardeşine dikti ve beyaz dişlerini göstererek,
"İyiyim tabiiki."Diye karşılık verdi.
"İstersen mutfağa gidip,birazcık yemek alabiliriz."
"İyi olur aslında."
Kız,önerisinin kabul gördüğünü duyunca heyecanlanarak abisinin elinden tuttu ve onu mutfağa doğru sürükledi.
Mutfak geniş ve ferahtı,her tarafı altın süslemelerle ve el işi eşyalarla kaplanmış olan bu odanın tam ortasında ağızları sulatan türden bir cinste üstünde çeşit çeşit yemek olan gümüş bir masa bulunurdu.
Masadaki yemekler günde bir evin aşçısı tarafından değiştirilir,yerine yeni,taze yemekler konulurdu.
Zaten yorulmuş olan kardeşler hızlı adımlarla masaya doluştular ve ellerine geçen ne türlü yemek varsa ağızlarına götürdüler.
Kısa bir süre sonunda ise hem hızlı yemekten,hemde çok fazla yemek yemekten dolayı yorgun düştüler ve masanın yanındaki aynı masa gibi gümüş olan sandalyelere oturdular.
Sonra ise birbirlerine baktılar ve şişmiş karınlarını tutarak kıkırdadılar.
-- Dolmuş gözlerini silerek buruşmuş ellerinde tuttuğu eski bir fotoğrafa hüzünle baktı ve beyaz gözlerini fotonun içinde gezdirdi Yunan.
Bu foto abisi Pontus Rum ile çektirdiği ilk ve son fotosuydu.
Resimde bir kavak ağacının önünde durmuşlar ve mutlulukla kameraya gülümsemişlerdi.
Abisinin üstünde önü kurumuş kan ile çevrelenmiş bir asker giysisi ve Yunanistan'ın üstünde ise rengi solmuş bir elbise vardı.
Bu Yunanistan için çok önemli bir anıydı,her gün bu fotoğrafa bakarak uyanır ve bu küçük resim parçasına zarar gelmemesi için elinden geleni yapardı.
Pontus Rum'unun ölümünden 98 yıl geçmişti ve Yunan abisini hâla dün gibi hatırlıyordu.
Pontus,tehcir sırasında bindiği kayıktan düşmüş ve derin Karadeniz sularında boğularak can vermişti.
Pontus Rum'un cesedi denizden zar zor çıkarılmış ve çıkarıldığı halde dehşet bir şekilde karaya atılmıştı.
Onun ölümünden sonra Yunan uzun bir süre boyunca depresyona girmiş ve bazı geceleri onun mezarında uyuyarak geçirmişti.
O gün bu gündür,kendisine söz vermiş ve bir gün abisini geri getirmek umuduyla yaşamıştı.
Fazla bir şekilde araştırma yapmış,büyüler denemiş,birçok din adamına başvurmuştu.
Maalesef,hepsinde başarısız olmuş ve boynu bükük çıkmıştı,ta ki o güne kadar...
Yunanistan fotoğrafı özenle cebinin bir köşesine iliştirdi ve dün sabah saatlerinde kütüphaneden bulduğu koyu pembe ciltli kitabı çıkardı.
Kitaba zarar vermemeye çalışarak yavaşça sayfalarını karıştırdı ve üstünde kırmızı harflerle "Geri Getirme Deneyi" adlı sayfayı açtı.
Sayfanın çoğunluğu boştu ve yaprağın kenarlarında 5 yaşındaki bir çocuğun çizmiş olabileceği türden resme benzer insan,çiçek çizimleri vardı.
Kütüphanenin yöneticisi olan UNESCO,kızın bu kitabı almaması için onu fazla bir şekilde uyarmış ve içindeki şeyleridenememesi gerektiğini söylemişti.
Buna rağmen Yunanistan onu dinlememiş ve kutüphaneden kitabı alarak oradan çıkmıştı.Sonuçta,bir tür ergenlerin yazdığı bu kitabın içindeki şeyleri denemekte ne sorun olabilirdi ki?
Sayfada soluk harflerle yazılmış olan bir büyü tarifi ve almanca yazılmış olan birkaç söz vardı.
Yunanistan sayfayı açar açmaz bu büyüdeki tariflerin hepsini almış ve kitabın aynen istediği gibi onları dikkatlice karıştırmıştı.
Kitabın son isteği ise canlandırmak istediği kişinin mezarına gitmesi ve bu karışımdan bir tutamda olsa toprağa dökmesiydi.
Yunanistan mutlulukla içi sarı bir jelle kaplanmış olan deney tüpünü aldı ve evden çıktı.
Abisini geri getireceği hakkında umudu büyüktü ve kendinden emindi.
--
Kelime:702
Pontus Rum Cemiyeti:Erkek Yunanistan:Kız
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.