~

332 18 30
                                        

"Bunların gerçekten lezzetli olduğunu söylemiş miydim?" Dedi Sarı bir ülke uzun parmaklarından yararlanarak ağzına mor pakette son kalan mavi renkli jelibonu sıkıştırırken.

"Evet,Pontus Abi,söyledin.Hemde bugün boyunca toplam 46 kez söyledin. Bu 47. oldu."

"O kadar oldu mu ya Rum Kıbrısı?"

"Bana Rum Kıbrısı demeyi bırak Abi.GKRY veya sadece Kıbrıs desen iyi olur."

"Tamam be sende ne inatçısın ha.Bir yandan bu pakette bitti,ben yeni bir paket alıp gelicem,bekle beni."Dedi sıkılmış bir ifadeyle Rum ve yerinden kalkarak mutfağa doğru gitti.

Mutfağa doğru giden yol,karanlık, uzun ve soğuktu.Fakat Pontus bunu umursamıyordu çünkü zaten hayatını bunun gibi yerlerde yaşayarak geçirmişti...

-Gҽçɱιş-
Yüzünde ufak ufak çiller olan,sarı saçlı,puanlı elbisesi parlak kırmızı ayakkabılarına kadar gelen Karadenizli Türk çocuğu çay bahçesinin içinde yavaşça geziniyor ve aynı şekilde dün babasıyla birlikte katıldığı ayaklanmalarda halkın bağırarak söylediği bir şarkıyı bazı harfleri yutarak söylüyordu;

"Yasa Mutafa Kemal Pasa,Yasa.."(Bilerek böyle yazdım çünkü çocuk bazı harfleri tam olarak söyleyemiyor.)

O sırada çocuk kendi hâlinde dolaşırken bir çay çalılığının altında gizlenen,elinde ufak bir bıçak tutan bir cemiyet,çocuğun söylediği şarkıyı sinirle dinliyor ve aynı şekilde huzursuzlaşıyordu.

En sonunda dayanamadı ve karanlık çalılıkların yanından geçerek çocuğun boğazını kavradı ve bıçağı çocuğun şah damarına yakın bir yere tuttu ve;

"Naber ufaklık~" Dedi sinsice.

Kız ise acı bir çığlık attı,adamın kalın ellerinden kurtulmak için çırpındı.

"Seni burada kimse kurtaramaz,biliyorsun değil mi?"

"Eğer sende Onlardansan sana ufak bir bilgi veriyim çocuk,dinle beni,Karadeniz Rumlarındır ve asla Türklerin olmayacak-"

O sırada keskin bir silah sesi duyuldu ve kızı bırakan Pontus hızla bir çalılığa saklandı.

Kız ise soluklanmak için düştüğü yerde uzun bir zaman boyunca kaldı ve beyaz eldivenli birinin el uzatmasıyla yerinden kalktı;

Bu Kuvâ-yi Milliye'ydi.Görünüş olarak Türkiye'yi andıran bu karakter kıza sırıttı ve bir şeyi olup olmadığını sordu,kız ise korkuyla olayı anlattı ve Pontus'un saklandığı yeri titreyerek cemiyete gösterdi.

Cemiyet ise zaman kaybetmeden hızla çalılığa doğru koşturdu,fakat orada kimse yoktu.Çünkü Kuvâ-yi Milliye'nin geldiğini gören Pontus Rum Cemiyeti ortalıktan kaybolmuş,direk oradan ayrılmıştı.

--
Yavaşça rengi hafif sararmış buzdolabına doğru ilerleyen Rum,gıcırdayan kapağı açtı ve gözleriyle ortalıkta herhangi bir jelibon paketi var mı diye bakındı.Olmadığını gördüğünde ise huzursuzlukla homurdadı,buzdolabının kapağını sertçe kapattı.

Kapağı kapatmasından bir kaç saniye sonra  nedense gözüne tahta masanın tam ortasında duran bir çocuk kitabı ilişti Pontus'un.

O kitap orada her zaman duruyordu ve bu ülkenin pekte umrunda olmamıştı fakat nedenini bilmediği bir şekilde içinde  büyük bir merak duygusu ateşlenmişti o anda.

-Gҽçɱιş-

"O benim!"

"Hayır,benim!"

"Sakin olun,Kids!"

Öğlenin bir sıcak vaktiydi.Kuzey Kıbrıs ile Güney Kıbrıs adlı iki üvey kardeş,bir çocuk kitabı konusunda kavga ediyorlardı.Aslında konu kitap değildi,konu o kitabı alan kişiydi.Kitabı alan Birleşik Krallık'tı.

Birleşik Krallık iki kıbrısında bir tür üvey amcasıydı.Onları kendine bağlı tutmak için onlara iyi davranır ve onlara durmadan bir şey alırdı.İyi davranırdı,çünkü eğer onları kendine bağlı tutmazsa Kuzey'in Türkiye'ye,Güney'in ise Yunanistan'a kayacağını bildiğinden yapıyordu bunu.

Bu duruma karşılık ise iki kardeşte onu çok seviyorlar,onu bir tür amcaları gibi görüyorlardı.

"Size aptal şeylerden dolayı kavga etmemeniz gerektiğini kaç kere söyledim ben?" Dedi BK ve iki çocuğunda sırasıyla saçlarını okşadı.

"Üzgünüz,Amca."

"Bir yandan,amca,sen bize daha geçen Almanya'dan bir çikolata getirdiğini söylemiştin.Onlar nerede?"

BK bu isteğe karşı parlayan dişlerini göstererek sırıttı,iki saniye beklemelerini gösteren bir işaret yaparak mutfağa yöneldi.

Amcalarını bekleyen iki ufaklık ise uzun zaman sonra yeniden çikolata yiyecekleri için sevindiler fakat masum sevinçleri gelen şiddetli bir cam patlamasıyla birlikte toz oldu.

Korkuyla çığlık atan GKRY,cam parçalarının kafasına gelmemesi için eliyle başını tuttu ve KKTC'nin yakasından çekip karşıdaki masanın altına doğru onu ve kendisini çekti.

Bir kaç saniye geçmeden,askeri bir etek giymiş,makyajı bol,sert bakışlı bir kadın camdan atlayarak odaya girdi,sanki bir kimseyi arıyormuşcasına etrafına bakındı,sonra ise yüksek sesiyle bağırdı;

"Beni hatırladın mı BK?!Senin o aptal ırkının ve korumalarının bir kısmını az önce geberttim.Şimdi karşıma çık,benle yüzleş seni MALAKA!"

Sesi duyan BK koşarak oturma odasına girdi ve ona intikam gözleriyle bakan EOKA'ya bakıp gözlerini çevirdi;

"Senin gibi bir aptal Beni yenmeye mi çalışacak!"

"Her şeyi bırak,sen bir ülke bile değilsin ve zamanın en güçlü İmparatorluğuna karşı mı koyacaksın?"Dedi.Sonra ise cebinden son model olduğu belli olan bir silah çıkarttı ve onu kadına doğru doğrulttu.

Buna karşın kadın ise ağzını bir şey söylemek için kocaman açtı fakat  sustu,kısa bir süre geçtikten sonra ise o da eteğinden uzun bir silah çıkarttı ve ülkeye doğrulttu.

Yunanca bir kaç şey söyledi,tetiğe bastı,sonra ise ülkenin tam bacağına doğru ateş etti.

Gelen ani kurşun ile zemine yığılan ülke ise acıyla inledi ve bunu fırsat bilen EOKA iki kardeşinde saçından tutarak onları sürükledi..
--
EOKA:Kız
Birleşik Krallık:Erkek
Güney Kıbrıs:Erkek
Pontus Rum Cemiyeti:Erkek

Kelime:775

•𝓦𝓪𝓿𝓮 𝓸𝓯 𝓽𝓱𝓮 𝓢𝓮𝓪 𝓸𝓯 ​​𝓜𝓮𝓶𝓸𝓻𝓲𝓮𝓼 • (Devam etmeyecek.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin