~

257 18 19
                                    

Bir kız çığlığı ilişti Türkiye'nin kulağına.Nerede olursa olsun,tanırdı bu sesi.

Bir anda yerinden doğrulup "Lan!Kıbrıs!"Diye bağırdı ülke.

Onun bu ani hareketini gören Azerbaycan ise "Ne oldu?Abi sakin ol!"dedi.

Fakat Türkiye aldırmadı ve Nahçıvan'ın yanına gitti.

"Kuzey Kıbrıs nerede?"

"Alt kattaki harabeye,bebeği almak için gitti."

O sırada yabancı dilde bir ses kuvvetle bağırdı ve kızın çığlıkları kesildi.

Türkiye ses ne kadar yabancı olsa bile hangi dil olduğunu anlayabiliyordu.Bu Yunancaydı.

Sonra ise,Koşarak harabeye Azerbaycan ve kardeşi ile birlikte gittiler.Toz ile dolmuş merdivenlerden indiler ve harabenin sessiz,bir tutam Güneş ışığı dışında ışıksız kapısından içeri girdiler.

Fakat karşılarına çıkan manzara şok ediciydi.Soğuk zeminin üstünde yatmış gözleri yarı açık yarı kapalı duran Kıbrıs kana bulanmıştı.

Bunu gören Türkiye'ye göz yaşlarını tutamayarak hıçkırarak ağlamaya başladı ve koşarak Kardeşinin nabzına baktı.

Fakat nabzı atmıyordu.Bunu görünce daha da ağlamaya başlayan Türkiye zavallı kardeşinin cesedini kavradı ve ağlayarak harabeden çıktı.

Onu arkasından izleyen Azerbaycan ise göz yaşlarını gizlemeye çalıştı,lâkin bir süre sonra o da bir musluk misali açıldı ve kardeşinin elinden sımsıkı tutarak,abisinin peşinden koştu.

--
Yağmurun boşalırcasına yağdığı geceydi.

Kıbrıs'ın vefat etmesinden 5 gün geçmişti fakat hala Türkiye kardeşini kavradığı için kan olmuş gömleğini çıkartmamıştı.

Üstünde tonlarca çiçek olan mezara baktı ve elinde tuttuğu papatyaları mezara bıraktı.

O cinayetten sonra hiç bir şey yerinde gitmemişti.Türkiye her uyuduğunda rüyada çığlıklar ve yabancı sesler duyuyor,yataktan hıçkıra hıçkıra kalkıyordu.

Buna karşın ise günlerdir doğru düzgün yemek yememişti ve sabah kalkıp mezara gelip,ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Türkiye,Türkiye!"

Türkiye başını yavaşça döndürdü ses doğru.Gelen Bosna-Hersek'ti.O da aynı Türkiye gibi çok üzülmüş olmalıydı ki o da her gün olmasa da sıklıkla uğrardı.

"Efendim?"Diye karşılık verdi Türkiye kısılmış sesiyle.

"Sana Boşnak Böreği getirdim.Günlerdir aç olmalısın." Dedi Bosna ve el çantasından güzel kokulu bir paket çıkardı.

Türkiye ise teşekkür etti ve paketin içindeki böreği saniyeler içinde bitirdi.

"Bu kadar aç olduğunu bilmiyordum,başka ister misin?"

Türkiye başını hayır anlamında salladı ve altları şişmiş gözleriyle yine mezara baktı.

Bosna-Hersek bu duruma üzülüyordu.Zaten Türkiye'ye karşı bir şeyler hissetmiyor değildi ve onun üzulmesini onu içten yaralıyordu.

"Bunu kim yaptığını biliyor musun?Ya da herhangi bir kanıt falan var mı?"

"Yok.Yapan kişi iz bırakmadan katletmiş."

"Ama kimin yaptığını tahmin edebiliyorum."

"Kim ve Nasıl?"

"Cinayet işlenmeden önce birkaç yunanca söz duydum.Bu Yunanistan'a ait olmalı.Zaten 1 aydır Kıbrıs'a olduğunda daha da sert davranıyordu."

"Bilmeliydim."

"Yunan mı!"

"Peki onun öldürdüğüne karşı nasıl bir kanıt sunacaksın?"

"Kanıt sunmayacağım.Kendim halledeceğim."

"Nasıl kendim?"

"Anlarsın zaman geçtikçe."

--

Yağmurdan korunmak için kapşonu başına geçirmiş olan ülke,ağacın arkasında uzun süre oğlanı ve bayanı inceledi.Sonra ise gülümsedi ve oradan ayrıldı.

Sonra ise gülümsedi ve oradan ayrıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•𝓦𝓪𝓿𝓮 𝓸𝓯 𝓽𝓱𝓮 𝓢𝓮𝓪 𝓸𝓯 ​​𝓜𝓮𝓶𝓸𝓻𝓲𝓮𝓼 • (Devam etmeyecek.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin