Kageyama kendini içeri attı, direkt banyoya yöneldi. Aynada kendisini öğleden beri ilk kez gördü. Birkaç saat önce tamamen farklı biri görünüyordu. Şimdi ise darmadağınık saçları, bembeyaz yüzü ve Hinata'nın kanıyla sulanmış kıyafetleriyle seri katil gibi görünüyordu. Değiştirmesi gerekiyordu, duş alıp bir şeyler yemeli ve dişlerini fırçalamalıydı ama hiçbirini yapmaya getiremedi kendini. Yaptığı en fazla makyajından kalanlar ne ise onu silip kendini yatağa fırlatmak olmuştu, bir an önce uykuya dalmayı ummaktı, böylece daha fazla var hayattaymış gibi hissedemezdi.
Tabi ki planlandığı gibi gitmemiş, betonun üzerinde kendi kanı içindeki Hinata görüntüsü aklından bir türlü çıkmamış ve saatlerce uyanık kalmıştı. Yatakta tek başına olduğunun farkındaydı, acı verici gelmişti bu farkındalık.
Kendisini uykuya zorlayabildiğinde de iyi gelmemişti. Gece boyu birkaç kez uyandığı kesintili bir uyku çekmişti. Her uyanışında Hinata'yı kendisine çekmek için uzandı ve her seferinde hissettiği tek şey soğuk çarşaflardı.
Sonunda daha fazla uyuyamayacağını anlayınca yorgunluktan ölmek üzere hissetmesine rağmen ayaklandı ve saati kontrol etti. Sabahın beşiydi. Bu kadar erken kalkmaya alışkın değildi ve ne yapacağını bilmiyordu.
İyi olduğu şeyi yapmayı, duygularını voleyboldan çıkarmaya karar vermişti. Kanlı kıyafetlerini vücudundan attı ve bir tişörtle spor şortu geçirdi üzerine. Ceketini kaptı, Karasuno'ya doğru yola koyuldu. Normalden uzun sürmüştü çünkü genellikle Hinata ile yarıştığı için çabuk ulaşırdı, onsuzken de koşmak anlamsızdı.
Spor salonuna ulaştı ve kapıları iterek açtı. İçeride kimse yoktu, Kageyama da bunu beklemişti. Bir top ve su şişesi alıp servislerine çalışmaya başladı. Normalde ne kadar iyi servisleri vardı. O günse her bir seferinde su şişesini ıskaladı.
İşe yaramazın tekiydi. Hinata için hiçbir şey yapamadığı gibi şimdi doğru düzgün voleybol bile oynayamıyordu.
Dizleri titrediği için yere çöküp başını dizlerinin üzerine yasladı. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ancak Yamaguchi sahaya geldiğinde hâlâ o şekildeydi.
"Kageyama?" Yamaguchi'nin sesi endişeliydi.
Kageyama aceleyle ona baktı ve aktığını fark etmediği gözyaşlarını hızla sildi. "Ben- ben iyiyim..! Neden- olmadığımı düşündün ki-?"
Yamaguchi ona yaklaştı. "İyi olmadığını söylemedim ama iyiye de benzemiyorsun. Anlatman gereken bir şey var mı?" Kageyama'nın yanına, yere oturup kolunu tereddütle Kageyama'nın omuzlarına sardı. Kageyama ona neyin olup bittiğini anlatmaya başladı.
"Yani iyi olup olmayacağını bilmiyorum ve hepsi benim hatam," diye bitirdi sözlerini.
"Senin hatan değilmiş, ne olacağını nasıl bilebilirdin?" dedi Yamaguchi ona. "Neyse, bir süredir ondan bahsediyorsun. Sen nasılsın?"
"Ben?" diye sordu Kageyama. "Bana bir şey olmadı, zaten bunu anlatıyorum ya."
"Bak, burnumu sokmak istemiyorum ama... sen nasıl hissediyorsun? Olanlar seni çok etkilemiş olmalı ve söylenip açılman gereken bir şey varsa, dinlemek için buradayım," diye açıkladı Yamaguchi, "Muhtemelen düşüncelerinin önemli olmadığını hissediyorsun çünkü arabanın çarptığı sen değildin, ama sana önemli olduklarını söylüyorum. Fiziksel olarak olmasa da duygusal olarak incindin."
"Şey, kesinlikle harika hissetmiyorum," diye başladı Kageyama. Yamaguchi eliyle devam etmesini söyleyince Kageyama da öyle yaptı. "O kadar aciz hissediyorum ki. Onu koruması gereken bendim ama o beni korudu. Yapmamalıydı, eğer ben komada olsaydım çok daha iyi olurdu. Bayağı yalnız hissediyorum, çok saçma bu, sen ve Kuroo gibi insanlar varken, beni teselli edip rahatlatırken çok saçma. Buna minnettarım evet, ama beni bir yandan sanki bir yükmüşüm gibi hissettiriyor. Bu ilgiyi hak edecek hiçbir şey yapmadım bile, hiçbir şeyi hak etmiyorum." Kageyama durdu. Her şey bir anda dökülmüştü içinden, hepsini söylemeye hazır hissetmiyordu. Düşünmemişti bile, sadece konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KageHina | He Smelled Like Oranges 🍊 ✔çeviri
FanfictionKageyama ve Hinata birkaç aydır çıkmaktadır ve ilişkileri oldukça iyi gitmektedir. O kadar ki, Kageyama bir şeyin ortaya çıkıp bunu mahvedeceğini hissetmektedir. Maalesef ki haklıdır da. by: currentlydissociating on AO3 "He Smelled Like Oranges" hay...