"Hiçbiri senin hatan değil," dedi ona, Kageyama. "Umut da bir plan değil, biliyorum, ama eğer tek seçeneğimiz buysa çok umut edeceğiz gibi görünüyor."
Hinata gülümsemeye zorladı kendini. "Bunu senden duymak garip, ama sanırım haklısın."
Kageyama diyecek başka bir şey bulamadı, bu yüzden elini çantasına atıp bir portakal çıkardı. "Belki daha iyi hissedersin." Böldü, birlikte sessizce yediler onu.
Sonunda, Hinata sessizliği böldü. "Endişeliyim. İlk kez... ilk kez bir şeyin daha iyi olacağını düşünemiyorum. Duymak istediğin şey bu değil, biliyorum, hep iyimser olmaya çalıştığım için, evet ama... ama şuan gerçekten çok zor bu."
"Doktorlar ne dedi?" diye sordu Kageyama.
"Yırtılma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyorlar. Ameliyat teklif ettiler ama aynı derecede tehlikeli olabilirmiş. Ben de kabul etmedim," dedi Hinata.
"Biliyorsun eğer yırtılırsa sen..." Kageyama kalanını söylemeye cesaret edemedi, ancak Hinata anlamıştı. "Evet," diye cevapladı. "Elbette biliyorum. Ama ameliyat daha kötü olmasını sağlayabilir, iki türlü de kesin bir şey yok."
Uzun bir duraklama oldu yine. Hinata böldü bunu. "Kageyama?"
Kageyama uzanıp Hinata'nın elini tuttu ve hafifçe sıktı. "Evet?"
"Eğer daha iyi bir insan olsaydım, benden ayrıl ve asla arkana bakma derdim. Böylece... Bunların hiçbirini yaşamazdın. Söylemeye cesaretim yok, çünkü bencilim ben. Lütfen beni bırakmayacağına dair söz ver." Titrek bir nefes verdi Hinata.
"Yalnız ölmek istemiyorum."
Kageyama gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. "Seni bırakmayacağım. Bırakamam da. Tanıdığım en iyi insansın. Her zaman yanındayım derken yalan söylemiyordum."
Hinata yüzünü Kageyama'nın omzuna gömdü. "Teşekkür ederim."
Kageyama ona doğru eğilip Hinata'nın portakal kokusundan nefes aldı, sonra da mırıldandı. "Lütfen bunun için bana teşekkür etme, başka bir şey yapmak aklımın ucundan bile geçmezdi, yani buna gerek yok."
"Sen mükemmelsin, Kageyama."
Kageyama başını iki yana salladı. "Değilim, yakın bile değilim. Eğer mükemmel olsaydım iyi olduğundan emin olacak bir şeyler yapabilirdim, ama nasıl yapabilirim bilmiyorum. Bunu hak etmiyorsun. Keşke ben olsaydım, eğer seninle yer değiştirebiliyor olsaydım anında yapardım."
"Öyle deme Kageyama," dedi Hinata. "Bunun sana olmasını asla istemezdim. Normal bir insan gibi ikimize de olmamasını istediğini söyle işte."
"Haklısın," diye katıldı Kageyama. "Ama dilemek senin yaşa... çok zamanın kalmamış olabileceğini değiştirmiyor."
"En azından bunlar son günlerimse bile seninle geçirebileceğim." Zayıfça gülümsedi Hinata.
"Çok daha fazlasını hak ediyorsun. Teklif edebileceğimden bile fazlasını." Kageyama'nın sesi boğuklaşmıştı. "Neden gitmek zorundasın? Niye beni bırakmak zorundasın? Ben- ben bunların hiçbirini kontrol edemeyeceğini biliyorum ama... Ama sensiz yaşayamam. Seni çok seviyorum. Hayatımın kalanını seninle geçirmek istemiştim, seninle bir köpek almak, seninle evlenmek, seninle yaşlanmak istemiştim. Niye bu kadar kısa kesilmek zorundaydı? Yeterli gelmedi bu geçirdiğimiz zamanlar bana, ben daha fazlasını istiyorum. Biraz daha zaman istiyorum." Kageyama hıçkırıklara boğulmadan önce son bir kez daha tekrarladı. "Biraz daha zaman istiyorum."
Hinata Kageyama'yı daha yakına çekip sarıldı ona. "Ben de öyle istiyorum ama en azından kalan zamanımızı kullandığımıza emin olmalıyız. Birkaç günüm kalmışsa bile, onlar da sayılır." Kageyama'nın gözlerine baktı, gözleri yaşlarla parlıyordu, "Bana kendinden bahset."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KageHina | He Smelled Like Oranges 🍊 ✔çeviri
FanficKageyama ve Hinata birkaç aydır çıkmaktadır ve ilişkileri oldukça iyi gitmektedir. O kadar ki, Kageyama bir şeyin ortaya çıkıp bunu mahvedeceğini hissetmektedir. Maalesef ki haklıdır da. by: currentlydissociating on AO3 "He Smelled Like Oranges" hay...