Medyayı Hinata'nın gülüşü için koyayım dedim :')
***
Hinata'nın ölümünün üzerinden birkaç gün geçmişti ve Kageyama kesinlikle olmak istemediği yerdeydi: hastane.
Aşırı dozda ağrı kesici almayı denemiş ancak yapamamıştı, çünkü yuttuğu sırada Kuroo onu kontrol etmeye gelmişti. Kageyama hastaneye kaldırılıp vücudundaki tüm ilaçlardan arındırılmıştı. Zamanında kurtarıldığı için şanslıydı ama o öyle hissetmiyordu, o sadece Hinata'yı tekrar görmek istemişti.
Bir şeye öyle güçlü inanmıyordu, cennet ya da cehennem var mı emin değildi.
Ama hiçlik bile Hinata'nın bulunmadığı bir gerçeklikten daha iyi olurdu.
"Ne düşündüğünü biliyorum." Kageyama sese doğru baktı. Kuroo odanın köşesinde duruyordu, yatağa yaklaştı. Onu bulup hastaneye getirdiğinden beri yanından nadiren ayrılmıştı.
"Hiçbir şey yapmana izin vermeyeceğim. Buradan çıktıktan sonra sana daha iyi bir yer bulana kadar benimle eve geliyorsun. Kenma hoşlanmayabilir ama yalnız olmandan daha iyi." Kageyama isyan etmeye başlamıştı ki Kuroo elini kaldırdı. "Seçeneğin falan yok. Hinata'nın gitmesi yeterince kötü, senin de ölmene izin vermem mümkün değil."
Kageyama hayal kırıklığına uğramıştı, o ve Kuroo o kadar yakın bile değildiler ki. Hinata'nın Kenma ile arkadaşlığı neticesinde yakınlaşmışlardı. Neden bunu yapıyordu? Tabii Kageyama'nın yokluğu onu etkilemezdi.
Kuroo konuşmaya devam etti. "Seni hâlâ umursayan insanlar var, bil istedim. Eğer ölseydin mahvolacak insanlar. Ben de onlara dahili. Hinata için ne hissettiğini düşün, diğerleri de senin için aynı hissedecekler. Onları böyle yaralamak istemezsin."
"Ne hissettiğim hakkında ne biliyorsun ki?!" Kageyama patlamıştı. "Hinata benim her şeyimdi ve şimdi- şimdi gitti! Ölmesinin de nedeni BENİM! Eğer- eğer o kadar aptalca davranmasaydım hâlâ benimle olabilirdi. Apaçık bir şekilde, dünya bensiz daha iyi bir yer olurdu! Bunun nasıl hissettirdiğini nereden bilebilirsin ki?!"
"Nasıl olduğunu bilmiyorum," dedi Kuroo merhametle. "Ama bu hâlâ sana katıldığım ya da senin ölmeni istediğim anlamına gelmiyor."
"Bana ne bundan," diye yanıtladı Kageyama. "Burada olmak istemiyorum, ne dersen de, Hinata'nın tırnağı bile değilsin, onun yerine geçebileceğini düşünme."
"Geçebileceğimi söylemiyorum," dedi Kuroo aceleci bir şekilde. "Sadece senin için burada olacağımı söylüyorum."
"Olmanı istemiyorum ama," dedi Kageyama öfkeyle. "Git, yalnız kalmak istiyorum."
"Gitmiyorum," dedi Kuroo. "İstiyorsan susarım ama bu odadan çıkmıyorum."
"İyi!" diye gürledi Kageyama, Kuroo'dan nefret ediyordu o anda. Burada olmak istemiyordu, ayrıca kendi hayatıydı, Kuroo kimdi ki durdurmaya hakkı vardı onu.
Odaya doğru bakındı, şey yapmak için kullanabileceği bir şey var mı diye-
Bir dakika.
Oda tanıdıktı, muhtemelen tüm hastane odaları aynı görünüyordu ama emin olması gerekiyordu. "Kuroo, oda numarası ne?"
Kuroo kalkıp kontrol etmek için koridora eğildi. "Mm, 4878, niye?"
"Beni çıkar buradan," diye emretti Kageyama.
"Günün sonuna doğru gideceksin zaten, biraz-" Kuroo Kageyama'nın yüz ifadesini görünce sesi kısıldı. "Ha, şu an mı demek istiyorsun? Ne oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KageHina | He Smelled Like Oranges 🍊 ✔çeviri
FanfictionKageyama ve Hinata birkaç aydır çıkmaktadır ve ilişkileri oldukça iyi gitmektedir. O kadar ki, Kageyama bir şeyin ortaya çıkıp bunu mahvedeceğini hissetmektedir. Maalesef ki haklıdır da. by: currentlydissociating on AO3 "He Smelled Like Oranges" hay...