Yağız, Ekin'in konumunu attığı yere geldiğinde arabasını uygun bir alana park edip indi. Kalın montunun bile tutamadığı soğuk hava içini titrettiğinde ellerini cebine katıp mekâna doğru adımlamaya başladı.
Bu havada dışarıya çıkıp bir mekâna geldiğine inanamıyordu. Böyle ortamları hiç sevmezdi. Sadece iş ile ilgili bazı anlaşmalardan sonra yapılan partilerde mecburen gelmek zorunda kalıyordu.
O zamanlar bile olabildiğince erken kalkmaya çalışıyordu.
Yağız'a göre hayatı sıradan ve sıkıcıydı. Her sabah erkenden kalkıp koşuya çıkar, sonra şirkete gidip akşama kadar çalışır, akşam eve geldiğinde de ya film izler, ya da kitap okurdu. Hatta bazen eve gittiğinde de pek yapacak bir şeyi olmadığından geç saatlere kadar şirkette kalıp çalışmaya devam ederdi.
Bütün günleri tamamen böyle geçmese de genel anlamda böyleydi. Sıkıcı, sıradan ve yalnız.
Bu zamana kadar bu durumdan o kadar da rahatsız olduğu söylenemezdi. Fakat son zamanlarda kafası oldukça yoğun olduğundan iş dışında bir şeylerle ilgilenmek isteyebiliyordu. Ve o eski arkadaş ortamlarına özlem duyduğunu inkar edemezdi. Ama artık ne onların Yağız'la, ne de Yağız'ın onlarla tekrar arkadaş olmaya niyeti vardı. Özlediği şey onlar değil, o ortamdı.
Şimdi de uzun zaman sonra yeniden biriyle arkadaş olmuş olmanın ya da olacak olmanın -çünkü henüz buna arkadaşlık denilebilir miydi bilmiyordu- gerginliği vardı üzerinde.
Mekanın girişine geldiğinde korktuğu kadar gürültülü bir yer olmadığını fark edince biraz olsun rahatlamıştı.
Pekâlâ, bundan sonrası biraz garipti.
Ekin'i daha önce görmemişti. Profilinde yan tarafından çekildiği bir fotoğrafı vardı ve yüzü çok net değildi. Geldiğine dair mesaj atmalı mıydı?
Telefonunu cebinden çıkardığı sırada içeriden gelen müzik sesiyle duraksadı ve bunun Ekin'in sesi olabileceğini düşünüp içeriye girdi. Bakışlarını hemen karşısındaki sahneye çevirdiğinde ortada gözleri kapalı bir şekilde şarkı söyleyen çocuğa gözlerini kısarak baktı.
Bu o olmalıydı.
Profil fotoğrafı her ne kadar net olmasa da siması oldukça tanıdık gelmişti. Bir yere oturmak yerine sırtını arkasındaki duvara yaslayıp elleri cebinde izlemeye başladı.
Ekin kendini şarkının akışına bırakmış, dış dünyayla iletişimini tamamen koparmış gibiydi. Dürüst olmak gerekirse bunu sadece hobi olarak yaptığını söylediği için sesinin bu kadar iyi olacağını beklemiyordu. Ama gerçekten fazla iyiydi.
Şarkının nakaratını söyledikten sonra susup yavaşça gözlerini araladı. Arkasındaki baterist arkadaşına kısa bir bakış atıp ayağını zemine vurarak ona uyumlu bir şekilde ritim tutmaya başladığında, istemsizce gülümsedi Yağız onun bu haline.
Tam o sırada Ekin'in de bakışları tesadüfen Yağız'ı bulunca zemine vurduğu ayağı durmuş ve şaşkınlığını belli eden bir ifadeyle kaşlarını kaldırmıştı.
Her ne kadar geleceğini zaten söylemiş olsa da, Ekin yine de çok emin olamamıştı, bir bahane bulup gelmez sanıyordu. Ama gelmişti.
Şaşkın bakışların yerini tatlı bir gülümseme aldığında, Yağız onun Ekin olduğuna artık tam anlamıyla emindi.
Ekin tekrar şarkıya girmesi gerekince yutkunup önüne döndü.
Onu kendisi davet etmişti ama şimdi neden utanıyordu? Mesajlaşırken rahat rahat konuşmak kolaydı. Ama yüz yüze ilk defa tanışacağı birkaç günlük arkadaşının karşısında şarkı söylemek onu gereksiz bir şekilde germişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim iklimim incitmez seni [b×b]
Novela JuvenilYağız, bir gece telefonuna gelen saçma bir mesajdan sonra yalnız ve sıkıcı hayatının ne kadar değişeceğinden habersizdi. [texting + metin] [13.02.2022•29.06.2022]