•otuz altı

6.1K 449 115
                                    

Eve dönmüşlerdi. Babasını taburcu ettikten sonra yemek yemiş ve yola çıkmışlardı. Şimdi saat on buçuğu gösteriyordu ve ikisinin de inanılmaz uykusu vardı. Dün gece her ne kadar uyumuş olsalar da çok uzun sürmemişti ve onun da ne kadar sağlıklı bir uyku olduğu tartışılırdı.

Ekin eve girdiğinde direkt salona ilerleyip kendini koltuğa bıraktı. Yağız da arkasından gelip hemen çaprazındaki koltuğa oturduğunda babasına geldiklerinin haberini veren bir mesaj atmak için telefonu cebinden çıkardı.

Yağız mesajı attıktan sonra oturduğu yerden kalkıp kapıya yöneldiğinde Ekin gözleriyle onu takip ediyordu. "Nereye?"

"Duş alacağım bebeğim."

Ekin de ayaklanıp arkasından ilerledi ve yatak odasına girdi. Yağız dolaptan kıyafet seçerken Ekin yatağa oturmuş onu izliyordu. "Senden sonra ben de gireyim, üstüm başım hastane kokmuş gibi hissediyorum."

Yağız bu söylediğine sessizce kıkırdadı. "Tamam kıyafetlerini şu çekmeceye koymuştum biliyorsun, ben çıkarım zaten hemen."

"Aslında düşününce zaman kaybı olmaması için duşa beraber de girebiliriz."

Yağız şaşkın bir ifadeyle açtığı gözlerini Ekin'e çevirdiğinde Ekin sırıttı. "Şaka yapıyorum, korkma."

Yağız onun kendisiyle dalga geçtiğini anlayınca aynı alaycı ifadeyle sırıttı ve elini çenesine götürüp kendisine bakmasını sağladı. Eğilip dudakları üzerine küçük bir öpücük kondurduğu an Ekin'in gözleri kapanmıştı. Yağız onun bu haline sırıtmaya devam ederken yavaşça geriye çekildi ve nefesi Ekin'in dudaklarına çarparken konuştu. "Böyle bir durumda korkması gereken kişi ben olmayacağım bence sevgilim."

Ekin kendi aldığı nefeste boğulacakmış gibi hissettiğinde Yağız son kez dudağının kenarına bir öpücük kondurdu ve bıyık altından gülerek odadan çıktı. Ekin ise kendini geriye doğru bırakıp sırtını yatakla buluşturmuş tuttuğu nefesini bırakmıştı. Sevgilisi gerçekten çok tehlikeli bir adamdı ve onu mahvediyordu.

Olduğu yerden doğrulup kendine gelmek için kafasını iki yana salladı ve mutfağa ilerledi. Dolapta varsa soğuk bir şeyler içmek iyi olabilirdi. Birkaç gün önce aldığı ve henüz açmadığı kola tenekesini açıp kafasına diktiğinde hissettiği sıcaklık biraz olsun azalmış gibiydi.

Bir süre sonra Yağız'ın banyodan çıkıp odasına geçtiğini görünce biraz daha mutfakta oyalanıp bu sefer o girdi banyoya. Girmeden önce odaya gidip kıyafetlerini almayı düşünmüş fakat Yağız'ın giyiniyor olabileceği ihtimali ile vazgeçmişti. Zaten daha yeni sakinleşebilmişti, yeni bir aksiyona gerek yoktu.

Üzerini çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra hâlâ nemli olan küvete girdi. Eline döktüğü hoş kokulu şampuanını saçına yayarken aklından gerçekten de burada Yağız'la olduğuna dair görüntüler geçince kendine sesli bir küfür savurmuştu. "Aklını fikrini sikeyim senin Ekin düşünme düşünme."

Aceleyle yıkanıp çıktığında kapının arkasındaki havluyu beline sardı. Daha sonra dişini fırçalamak için lavabonun önüne geçti ve Yağız'ın diş fırçasının yanında duran kendi diş fırçasını alırken gülümsedi. Evin her yerinde kendine ait eşyalar vardı, resmen burada yaşıyor gibiydi. Bu durum hakkında biraz mahcup olmaya başlamış olsa da, Yağız asla rahatsız değildi. Aksine Ekin evde yokken huzursuz oluyordu.

Dişini fırçaladıktan sonra aynada son kez kendini kontrol edip çıktı banyodan. Girerken kıyafetlerini almadığı için odaya geçmesi gerekiyordu.

Yağız'ın nerede olduğunu düşünürken yatak odasına girmiş, orada olduğunu görmüştü. Yağız elindeki kıyafetleri yatağın kenarına bırakırken isteği dışında süzdü sevgilisini. Onu ilk defa böyle görmüyordu, yanında defalarca kez üzerini değiştirmişti. Ama saçından damlayan su damlacıkları, abartı olmayan yapılı vücudundan akıp giderken Ekin'e bebek demesi için bin şahit isterdi.

benim iklimim incitmez seni [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin