•sekiz

8.5K 749 214
                                    

günün ikinci bölümü, önceki bölümü kontrol etmeyi unutmayın ✨

***

Yağız elindeki dosyayı masanın üstüne fırlatırcasına bırakıp kafasını arkaya doğru yatırdı ve derin bir nefes bıraktı.

Bu yeni proje işi onu bugünlerde çok fazla yoruyordu ve bu yoğun günlerde kafasını dağıtabilen tek kişi, hayatına henüz yeni girmiş olan çocuktu. Aklına Ekin'in düşmesi ile gözlerini araladığında ofisin beyaz tavanıyla karşılaştı.

En son dün öğlen konuşmuşlardı ve bugün hiç mesaj atmadığını fark etti. Sahi, bugün sabahtan beri bir eksiklik olduğunu hissediyordu. Hissettiği eksiklik bu olmalıydı.

Ona bu kadar çabuk alışmış olması bir an için sinirini bozdu.

Bunu düşünmeyi bir kenara bırakıp kafasını yasladığı yerden kaldırdı ve saçlarını gelişigüzel dağıtıp ayaklandı.

Patronun yanına gidip birkaç bilgi verdikten sonra eve geçecekti.

Odasından çıktığında koridorda karşılaştığı çalışanlar saygılı bir şekilde selam verirken Yağız ufak bir kafa hareketiyle karşılık veriyordu onlara.

Çalıştığı şirkette edindiği başarılar sayesinde sözünü geçirebilen biriydi. Henüz 4-5 yıldır meslekte olmasına rağmen böyle profesyonel davranması bir çok kişiyi kendisine hayran bırakıyordu.

Ayrıca çalışanlar arasında Yağız'ın gizemli kişiliği de merak konusuydu. Çok fazla konuşkan olmaması, şirket içinde herkesle mesafeli olup yakın arkadaşlık ilişkilerine girmemesi, sosyal medya kullanmaması gibi sebeplerden dolayı kimse onu çok yakından tanıyamıyordu.

Nasıl bir hayat yaşadığı, evli olup olmadığı, şirket dışında tıpkı şirketteki gibi mi, yoksa oldukça sosyal biri mi olduğu merak ediliyordu.

Yağız sadece işine gelir, yapması gerekenleri layığıyla yerine getirir ve işleri bittiğinde çıkardı.

Şirkette merak edilen bir başka konu daha vardı. Yağız iki haftada bir, salı günleri izin kullanıyordu. O gün nerede, kiminle olduğu ve ne yaptığı bilinmiyordu.

Kısacası Yağız çalışanlar için şirketin gizemli mimarıydı.

***

Evine geldiğinde sıcak bir duş alıp kendine yiyecek bir şeyler hazırladı.

Yemeğini yiyip mutfağı toparladıktan sonra içeriye geçti ve telefonunu eline alıp bir mesaj gelip gelmediğine baktı.

Hâlâ bir şey yoktu.

Alt dudağını dişleyip birkaç saniye öylece ekranı izledi ve sıkıntılı bir nefesle telefonu koltuğa bıraktı. Liseli bir genç gibi mesaj bekliyordu resmen. Bu yaptığı tamamen saçmalıktı.

Tamam Ekin'le konuştuğunda iyi hissediyor, kafası biraz olsun dağılıyordu çünkü Ekin çok eğlenceli bir çocuktu. Ama mesaj beklemek de neyin nesiydi?

Üstelik mesajlaşmayı uğraştırıcı bulup sevmeyen biri olmasına rağmen.

Tam o sırada telefonun bildirim sesi ile hızlıca telefona uzandı ve gelen bildirime baktı. Ekin'in adını görmesiyle yüzünde anlamsız bir gülümseme oluşurken açtı mesajı.

ekin:
HEEEELLOOOO

yağız:
selam

ekin:
bir benim girişime bak bir de senin

müthiş enerjiksin gerçekten

yağız:
mesajlar çok kalıplaşmış olduğu için böyle, yoksa bu kadar ciddi değildim yazarken

benim iklimim incitmez seni [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin