26

2.1K 174 40
                                    

Maçtan sonra terimiz kurumasın diye hızlıca hazırlanıp eve varmıştık. Yanımda kıyafetlerimi getirme akıllılığını göstermiştim, kendimle gurur duymuştum. İlk önce ben duşa girip hazırlandım, ardımdan Tarhyung girmişti. Ben de o duştayken acıkan karnımın sesşyle yemek yapmaya koyuldum. Min Ho da yardım ediyordu.

Dolaptan çıkardığı sebzeyi bana uzatırken konuştu.

"Hye Min ne zaman gelecek Eun teyze? Onu özledim." dediğinde gülğmsedim ve temiz olan elimle saçını karıştırdım.

"daha dört gğn var gelmesine bebeğim, yemekten sonra görüntülü arayayım istersen?" dediğimde başını olumlu anlamda salladı.

"olur, çok iyi olur!" gülen küçük suratıyla babası duştan çıkana kadar bana yardım etmişti.

Hye Min, Min Ho gibi bir arkadaşa sahip olduğu için çok şanslıydı, umarım bu arkadaşlıkları ölene kadar devam ederdi. Birbirlerini hem düşünüyor, hem seviyor hem de çok önemsiyorlardı.

Babası geldikten sonra içeriye televizyon izlemeye kaçmıştı, biz de sofrayı kuruyorduk.

Taehyung dudaklarını yanağıma bastırdığında gülümsememe engel olamamıştım. Daha sonra kollarını belime doladı, başını da omzuma yaslamıştı.

"ooo en sevdiğimden."

"bilerek yaptım, belki de bu son iyi saatlerindir?" dedim gözünü korkutmak için, korkacağını da sanmıyordum açıkçası. Zaten bir ceza düşünmemiştim onun için, o an geldiğim bir gazla söylemiştim bunu, birkaç getir götürümü yapmasında bir sakınca yoktur umarım.

Yani, umarım.

"gözümü mü korkutmaya çalışıyorsun?" dediğinde cıkladım.

"hayır, gerçekleri söylüyorum."

Mükemmel bir yalancısın Eun.

"karar verdin mi peki?" deyip bardaklara su doldurmaya başladı.

"verdim verdim." dedim ve sonki tabağı masaya koyduktan sonra Min Ho'ya seslendim.

"Min Ho, masa hazır. Hadi gel!"

Birkaç saniye içerisinde hemen gelmişti, hemen yemeklere daldı. Çok acıkmış olmalıydı. Onun bu haline gülümseyerek bakarken, aynı şekilde Taehyung'un da beni izlediğini fark etmemle ona gülümsedim. Sanırım bu sefer kazanmıştım. Wook'tan sonra Taehyung bana çok çok iyi gelmişti. Hala da öyle devam ediyordu.

Umarım, o da benim için aynı şeyleri söyleyebiliyordur.

Karnımız doyana kadar yedikten sonra Min Ho ödevlerini bitirmek için odasına çıkmıştı, biz de mutfak masasında oturmuş Taehyungla birbirimizi izliyorduk.

"neden gülüyorsun?" dediğinde gülümsediğimi anca fark etmiştim.

"a öyle mi? Farkında bile değilim." dediğimde inanıyormuş ama aslaninanmamış gibi yaptı.

"hadi cezamı söyle de çekeyim bir an önce." dediğinde omuzlarımı kaldırıp indirdim.

"sana asla söylemeyeceğim, çekerken haberin olmasın."

Parmağını şıklattı.

"çok mantıklı."

Masayı toplamaya başladık, işi bitirdiğimizdeyse ben salona geçip bir şeyler açtım. Taehyung da ardımdan gelmiş, yanıma oturmuştu.

"bu akşam burada kalsana?" demiş kolunu omzuma kolunu atmıştı. Aslında çok iyi bir fikirdi. Hem tüm gün cezasını çekebilirdi.

"olur."

"Eun teyze! Ödevlerimi bitirdim. Hye Min'i arayalım mı?" diyerek koşup yanımıza gelen Min Ho'yla gülümsemiş, telefonumu koyduğum yerden alıp hemen Hye Min'i aramıştım.

Telefonu olmadığı için babasını aramak zorunda kalmıştım.

Hiç vakit kaybetmeden Wook açmıştı. Saçları dağılmıştı, terliydi. Büyük ihtimalle spor salonundan geliyordu. Son zamanlarda spora başladığı duyumunu almıştım.

"Telefonu Hye Min'e verir misin?" dediğimde kaşlarımı çattı.

"bu kadar mı?" şimdi kaş çatma sırası bana gelmişti.

"ne bu kadar mı? Ne bekliyorsun Wook?"

"ne bileyim, insan bir merhaba der." gözlerimi devirdim. Taehyung'la göz göze geldik o sırada. Televizyona bakıyordu.

"buna değen bir insan olsaydın derdim. Şimdi telefonu Hye Min'e verir misin?" kızıma seslendi ve Hye Min'e verip ekrandan ayrıldı.

Şükür.

"bebeğim, nasılsın?"

"çok iyiyim anne, sen nasılsın?" dediğinde Taehyung'a daha çok sokulup onu da ekrana soktum.

"ben de iyiyim bebeğim. Seni çok özledik."

"nasıl gidiyor canım?" diye soran Taehyung'a kaydı gözleri, gülümsemesi genişledi.

"ben de sizi çok özledim. İyi gidiyor Taehyung amca, teşekkür ederim." tam Min Ho'yu çağıracaktım ki buna gerek kalmadı, kızım kendisi direkt Min Ho'yu telefona istemişti.

"Min Ho orada mı? Ona da verir misin anne?" dediğinde telefonu yanıbaşımızdaki koltukta oturan Min Ho'ya uzattım. Konuşmaya başladılar.

"Hye Min nasılsın? Tatilin nasıl geçiyor? Seni çok özledim!" dediğinde kızım da aynı şekilde karşılık vermişti.

Birkaç dakika konuştuktan sonra Wook'u birisi aradı, kapatmak zorunda kalmışlardı. Hye zmin tabletini evde unuttuğu için Wook'u aramak zorunda kalmıştım, yoksa ona aman etmezdim.

Min Ho babasından bilgisayar oynamak için izin alıp odasına gittiğinde yine ikimiz kalmıştık.

"meyve getirir misin Taehyung? Meyve yiyelim." dediğimde itiraz etmeden kalkmış ve mutfağa gitmişti.

Aradan birkaç saat geçmişti, hep tam koltuğa oturduğu zaman bir şeyler istiyordum. Hem sabrını sınıyordum, hem de sinirlerinin zorlarını.

Tam oturduğunda sıkılmaya başladığını anlamıştım.

"cezam bu mu? Getir götürünü yapmak?" dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.

"yo." getirdiği içkiden bir yudum aldım, biraz dinlenmesini bekledikten sonra yine bir şey istemiştim. Oflayarak ayağa kalktı, beni de kolumdan tutup mutfağa çekiştirdi. Kaşları çatılmıştı, "sence de abartmıyor musun, Eun?" dediğinde buna bir son vermek adına dudaklarına yapıştım ve öpmeye başladım. Gerçekten hem yorulmuş hem sinirlenmiş hem de sıkılmıştı.

Öpüşürken dudağı gerilmişti, gülümsemişti. Elini belime atıp beni kendisine daha çok çekmişti. Nefessiz kalana kadar öpüşmüştük. Alnımı alnına dayayıp nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken konuştum.

"sinirlendirdiysem özür dilerim."

tam o sırada telefonum çaldı. Tanımadığım bir numara arıyordu.

"Ya Eun siz misiniz?" diye sorduğunda karşıdaki kişi, "evet, benim" diye yanıt verdim.

"Eski eşiniz Bay Wook ile kızınız Hye Min trafik kazası geçirdi."

upuuuuuzuuuuuuuuuuuun bir aradan sonra merhabalaaar

trouvaille ⚘ kim taehyung✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin