~Tarih ve Saat tam olarak belli değil~
Sabahın ilk ışıklarıyla birisinin suratımdan aşağı su döktüğünü hissedip, o buz gibi suyun etkisiyle uyandım. Suyun yaralarımdan içeri aktığını ve taze yaralarımı nasıl yaktığını hissediyordum. Canim yaniyordu ama çıkaracağım en ufak iniltinin karşımdaki Crane'in köpeklerini, askerlerinden bahsediyorum, mutlu edeceğine emindim.
"Günaydın Lady... Yoksa Katie mı demeliyim huh?"
Adamın gerçek adımı söylemesiyle şok oldum. Benim hakkımda bu kadar bilgiye nereden sahip olmuştu?.. Sinirlenmiştim ama simamdaki duygusuz ifadeyi koruyarak cevap verdim.
"Katerina ismimi uzun zamandır kullanmıyorum. Beni nereden tanıyorsun?"Asker kıs kıs gülerek bana yaklaştı ve önümde çömelerek bana baktı.
"Tch.. Beni unutmana üzüldüm Katie. Aileni katleden adamın oğluyum desem hatırlar mısın? Sana takıntılı olan çocuk"Başta demek istediğini anlamamıştım ama yüzündeki maskeyi çıkardığında kafamdan aşağı kaynar sular döküldü adeta.
"Luthor'un... Luthor'un oğlusun sen..!"
"Zeki kızım benim. Evet benim Alexander Joseph Luthor. Beni özledin mi birtanem?"
Şokun etkisiyle ona cevap veremiyordum. Sonra ellerini benim yaralı ve kelepçelenmiş ellerime doğru hareket ettirdiğini fark ettim.
"Benden ne istiyorsun?"
"Çok şey değil. Sadece babamı öldürdüğün için pismanlik duyduğunu görmek ve benim seni affetmem için yalvarmanı istiyorum. Ama hayır, ben kimseye yalvarmam dersen iki seceneğin var. Ya zorla yalvartırım ya da benim biricik sevgilim olursun, böylelikle sadece sen değil değerli arkadaşların ve üvey baban ve hoşlandı-"
"Onun adını ağzına alma... Ve asla ne sana yalvarırım ne de senin sevgilin olurum seni adi sapık" sinirden delirecektim. Ah ellerim bağlı olmasaydı ona neler yapacağımı biliyordum ama kıpırdayamadın bile. Şerefsiz herif beni o kıçı kırık sandalyeye öyle bir bağlamıştı ki değil kıpirdamak nefes alirken bile göğüs kafesim zorlaniyordu.
"Ben sana teklifi sundum ve sen reddettin... Pekala sen bilirsin." eliyle yanindaki askere bir işaret yapti ve asker odadan çıktı. Bana biraz daha yaklaştı o şeytani gözlerini kızıl saçlarının arasından rahatlıkla görebiliyordum.
"Bak Kate son kez söylüyorum... Ya dediklerimden birisini yaparsın ya da onlardan birinin canı fena halde yanar"
"Hiçbirimize bir şey yapamazsın Alex, blöf yapmayı kes!"
Onun sinirlenip kontrolünü kaybettiğini sezdim ve cebindeki bıçağı çıkardı beni korkutmak ister gibi savuruyordu.
"Kate çok aptalsın... Ve sana yemin ederim- Sana yemin ederim benim olmadığın için pişman olacaksın!"Bir anda elindeki bıçağı yanimdaki masaya sapladı ve gitti. Odadaki sessizliği ise onun ardindan elinde bilgisayarla gelen asker bozdu. Bana bir kayıt izletmesi gerektiğini söyledi, sessizce kayıdı izlemeye başladım. Bu tuhaftı ilk 5 dakika boyunca ekranda ne bir ses ne bir insan hiçbir şey yoktu. Izlemeye devam ettim, daha sonra ekranda birisi belirdi. Aynı Roy'a benziyordu. Kayitta tekrar bir sessizliğin ardından kızıl saçlı kişi konuşmayı denedi ama Korkuluk/Scarecrow boynuna zehir enjekte etti ve adam çığlık atmaya ve benim adımı sayiklamaya başladı.
Bir anda ürpererek bakışlarımi başka yone çevirdim ama sonra tekrar kaydı izledim. Bağıran kişi o kadar cok Roy'a benziyordu ki bir an için ağlayacak gibi oldum. Sonra ekrana Crow sessizce yaklaştı.
"Kylie... Göruyor musun? Senin yüzünden arkadaşların ne halde. Senden ne istediğimi biliyorsun. Zaman azalıyor, her geçen dakika bir arkadaşına daha zarar vermeye yaklaşıyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Hood & LadyKiller
FanfictionCan sıkıntısı ve Jason tutkumun bir araya gelerek oluşturduğu farklı bir fanfiction denemesi... Edebi eser yazma veya analiz etme konusunda mukemmel değilim ama yine de bir şeyler denemek ve bunu sizlerle paylaşmanın sorun olduğunu sanmıyorum. Olay...