Sinirle kalkıp beni yalnız bıraktı. Arkasından öylece bakakaldım. Niye bu kadar sinirlenmişti ki? Ve eminim bu işin bankacılarla ilgisi yoktu. Bankacılar aradığında bu kadar sinirlenmezdi normalde.
Elimi dudaklarımın üzerine yerleştirip alt dudağımın derisini yolarken düşünmeye başladım. Aklıma sinirlenmesi için sebep gelmiyordu. Ayrıca işin komik tarafı bana olan soğukluğu Roy'a karşı 5 kat daha fazlaydı. Aniden dudağımın kanadığını fark edince düşüncelerimden arındım ve peçeteyle dudağımı sildim.
Sonra ayağa kalkıp onun peşinden arka bahçeye çıktım. Sessizce biraz onu izledim. Leylakların orda dikilmiş derin derin soluyor ve kendi kendine konuşuyordu.
Bahçede, çıplak ayaklarla,çimlere basarak ona doğru ilerledim. Ona yaklaştıkça dedikleri daha çok anlaşılıyordu.
"Kendine gel Jason... Roy öyle bir şey yapmaz. Hatta Kylie hiç yapmaz. Paranoyak olmayı kesmem gerek"
Ona yaklaşınca hafifçe ellerimi onun geniş omuzlarına koydum. Aniden irkildi. Bana dönüp yeşil gözlerini üzerime dikti. Biraz daha sakindi. Ellerimi omzunda tutmaya devam ettim.
"Daha iyi misin?"
"Evet.."
"Neden sinirliydin? Anlatmak ister misin?"
"Gerek yok. Mühim değil"
"Emin misin?" Bir adım daha yaklaşıp gözlerinin içine tamamen yoğunlaştım.
"Eminim. Gereksiz bir şeydi zaten"Bir şey demeden sadece gülümsedim. Ellerimi indirip ona bakmaya devam ettim. O,bana bakarken hafifçe gülümsedi. Bu beni rahatlatmıştı.
"Seni Roy'dan kıskandım"
Bunu duyunca hem şaşırdım hem de gülmemek için alt dudağımı ısırdım. Dudağım yine kanadı ama bu durum ona gülmemden daha iyiydi. Gülerek onu rencide etmek veya sinirlendirmek istemiyordum.
Gözlerini devirip, kafasını başka yöne çevirdi. Hafifçe yanaklari kızardı ve ben hâlâ gülmemek için olduğum yerde can çekişiyordum. Bir ara mırıldandı.
"Gül hadi..."
"P-pardon?"
"Gül, gülmek istiyorsan. Kasma kendini bu kadar yoksa başın ağrıyacak sonra"Dayanamayıp gülmeye başladım. Bana bakıp daha çok göz devirdi. Sonra o da hafifçe güldü.
"Ah... Ay Jason. Yemin ederim 40 yıl düşünsem senin beni Roy'dan kıskanacağın aklıma gelmezdi."
"Ama sabah gelip bana senin çamaşırlarını yıkadığını söyledi"
"Ah aptal çocuk." Diyip bir adım daha ona yaklaştım. "Roy herkesin çamaşırlarını yıkıyor. Ayrıca evdeki iş bölümünü unuttun galiba"
"Ne iş bölümü?"
"Ohoo. Jay bey, sen bulaşık ve yemekten sorumluydun. Ben ev temizliğinden. Roy da alışveriş ve çamaşırlarla ilgileniyordu ya hani"
"He, doğru"
"Aferim. Hatırladın sonunda"Hâlâ utanıyordu biraz. Hareketlerinden belliydi. Hafif bir hareketle ellerini tuttum.
"Roy bana bir kızdan bahsetti. Ona yardım edecektim. Sana söylemekten utanmış çünkü sen onunla dalga geçiyormuşsun. Roy için bir etkinlik planladım. Kızı bu Cuma akşamı Lana del Rey konserine götürebileceğini söyledim."
"Buna mı o kadar gülüyordunuz?"
"Hayır. Ayrıca o kızla olan eski anılarindan bahsetti.ona gülüyordum."
"Kim bu kız?"
"Donna"
"Troy?"
"Evet. Roy da ona aşık olmuş. Tıpkı benim sana olduğum gibi."Aniden daha çok kızardı ve yumuşadı. Gözlerinin içinde farklı bir parıltı vardı. Parıltı kaybolmadan daha derin bir şekilde gülümsedi. Ellerimi tutarken baş parmağı ile elimin tersini okşuyordu.
Etrafta hafif bir yaz esintisi vardı. Esinti sayesinde çevremizdeki leylaklar kokusunu yaymıştı her yere. Güneş hafifçe tenimizi ısıtıyordu. Kendimi ana bırakmışken Jason yine yaptı yapacağını.
"Roy ile dalga geçmeliyim."
"Jason! Ana sıçmakta üstüne yok"
"Ne var? O benimle dalga geçti."
"Ya yemin ederim iki dakika romantik kalamıyorsun. Öküz herif"Elini bıraktım. Kaşlarım çatıldı, tam gidecekken kolumdan tutup beni kendine çekti.
"Şaka yapıyorum be güzelim. Çok alıngansın"
"Hâlâ öküz olduğun gerçeğini değiştirmez benim alıngan olmam"
"Heh, haklısındır belkide"
"Her zaman haklıyım."Ona bakmak için bakışlarımı havaya kaldırdım. Bir iki saniye bakıştıktan sonra beni kendi eksenimde çevirip sıkıca sarıldı. Kafasını iyice boynuma gömdü.
"Hâlâ annem gibi kokuyorsun."
"Bu güzel bir şey o halde"
"Hem de çok güzel bir şey"Jason ayaklarımı yerden kesiyordu. Hem mecazen hem gerçek anlamda. Gerçekten fevkalade birisiydi. Belkide ilk kez aşık olduğum için bana öyle geliyordu.
İlişkimiz daha tazeydi ve tam bir ismimiz yoktu. Şu anlık iki fuckbody gibiydik ama daha fazlası olabilirdik.
Zaman bize her şeyi gösterecekti. Fakat şu anda bunları düşünmenin bir anlamı yok. Anı yaşamak daha önemli."Ne istersin?"
"Efendim?"
"Doğum günün için ne istersin?"
"Neden sordun ki bunu?"
"Hediye almak konusunda pek iyi değilim. Senin istediğin seyi sormak daha mantıklı geldi."Gülümseyip yavaşça elimi yanağına koydum. Hafifçe yanağını okşayıp alnından öptüm.
"Yanımda olman yeterli. Ama illa hediye alacaksan da bana bi kedi sahiplenebilirsin veya hamburger, kfc tavuğu da olur veya buldum. Çikolata demeti ah ona asla ama asla hayır demem"
"Şey... Kedi insanı olmadığımı biliyorsun ama diğer dediğin şeyleri yapabilirim."
"Shots night?"
"Hehe, kulağa güzel geliyor" diyip sırıttı. Demek istediği şeyi biraz geç anlamıştım ama anlamam ve kızarmam bir oldu.
"Ya eşek herif... Ben tavuk olan shottan bahsediyorum. Pis fesat"
"Hahaha! Biliyorum"
('Shots ' derken Jason +18 bir terimden bahsediyor)Bana doğru eğildi ve minik bir buse kondurdu. İkinciyi konduracakken onu durdurdum.
"Bu öpücüklerin sonunun nereye gittiğini ikimiz de biliyoruz"
"Her neyse. Aç mısın?"
"Her zaman"
"İşte benim kızım"
"Ne yiyelim?"
"Kahvaltı?"
"Yine mi?"
"Sadece tost kahvaltı sayılmaz"
"Pekâlâ. Sana harika bir kahvaltı hazırlayacağım."
"Hazırla da görelim bakalım aslan parçası"Gülüşerek bahçede ilerleyip eve, ardından mutfağa girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Hood & LadyKiller
FanfictionCan sıkıntısı ve Jason tutkumun bir araya gelerek oluşturduğu farklı bir fanfiction denemesi... Edebi eser yazma veya analiz etme konusunda mukemmel değilim ama yine de bir şeyler denemek ve bunu sizlerle paylaşmanın sorun olduğunu sanmıyorum. Olay...