chapter9

528 59 47
                                    

hoş geldiniz!

umarım severek okursunuz...

bu hikayeme etkileşim çok az geliyor neden olduğunu anlamıyorum fakat üzülüyorum.

bu yüzden hiç sevmiyorum ama 55 oy ve 50 yorum olmadan diğer bölümü yazmayı pek düşünmüyorum çünkü kesinlikle bu hikayenin fazla etkileşim hak ettiğini düşünüyorum.

keyifli okumalar dilerim.

**

Gözlerimin üzerindeki ağırlık, gördüğüm kabusun daha da kötüleşmesini sağlarken geçmişimde kalan bazı yüzler yeniden kendini gösteriyordu. Elim kolum bağlanıyor, hareket edecek yerim kalmıyordu.

Sır gibi sakladığım her şey kara bir bulut gibi teker teker üzerime çöküyorken uykumun arasında hıçkırdığımı hissettim. Sanki bir el boğazımı sıkıyordu da rahat nefes alamıyor gibiydim. Elim uykuyla uyanıklık arasında bir yerde boğazıma gitti, daha sonra omuzlarım biri tarafından sarsıldı.

Aniden gözlerimi açtığımda Ulaş'ın tam yanımda beni sakinleştirmeye çalışıyor olduğunu görerek derin derin nefesler almaya çalıştım. Sanki nefes almamı engelleyen şey hâlâ oradaydı da boğazımı sıkıp nefesimi kesmeye devam ediyordu...

"Şhh," dedi sakin tuttuğu sesiyle. Hemen sonra bir bardak su uzattı. Suyu zorlanarak içtiğimde hâlâ beni tutmaya devam ediyordu. "Sakin ol, kabustu sadece güzelim... Sakin ol." Yeni yeni kendime geliyor gibi gözlerimi onun yüzüne çıkardığımda aldığım korku dolu derin nefesler yerini rahatlamaya bıraktı.

"İyiyim," diyebildim sesim titreye titreye. Bunu söylemek artık zor gelmekten ziyade benim için öldürücüydü. Gerçekten iyi olana kadar iyiyim demek istemiyordum. "Ne gördün, anlatmak ister misin?" Nazikçe soru sorduğunda başımı hızla iki yana salladım. Sanki gördüklerimi anlatırsam yeniden gerçek olacaklarmış gibi hissediyordum.

"Pekâlâ, seni zorlamayacağım..." dediğinde onu ufak bir hareketle yanıma çektim. Artık ona temas etmekten eskisi gibi çekinmiyordum. Hem aşırı bir yakınlık geçmiyordu aramızda, sadece ufak ve şefkatli dokunuşlar vardı.

Ulaş yatak başlığına sırtını verip bacaklarını yatağa uzattığında beklemeden onun göğsüne sığındım. Kolları beni sardığında saçlarımın üstüne küçük bir öpücük bahşetti. Aramızda sessizlik hakimken kısık bir sesle adımı mırıldandı. "Bade?" Mayıştığım için kısılan gözlerimi aralayarak, "Hım?" dediğimde bekledi. "Bir şey sorabilir miyim?"

Dudak içlerimi gergince dişledim. "Sorabilirsin." Bunu dememe rağmen hemen söze girmedi bir süre bekledi. O esnada saçlarımı okşadı. Gerginliğimi hissettiği için mi böyle yapmıştı?

Bekleme süresini de aştığında dudaklarının aralandığını aldığı nefesten anladım. "O gece..." dediğinde kelimelerini toparlamak adına duraksadı. "Yattığımız geceyi tam anlamıyla hatırlamıyor musun hâlâ?" Sorduğu soru beni kulaklarıma kadar kızartırken kalbimin hızlandığını hissettim. Onunla bunu konuşmak beni inanılmaz derecede utandırırdı.

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Hatırlayamıyorum." Fısıltılı bir şekilde konuştuğumda göğsü aldığı derin nefesle şişti. "Pişman mısın?" diye başka bir soru sorduğunda düşündüm. Çoğu şeyi hatırlamıyordum, nasıl hissetmiştim bilmiyordum. Sadece belli belirsiz cümleler ve anlar vardı onlar ise asla kötü bir şey içermiyordu. "Bunun cevabını her şeyi hatırladığımda vereceğim."

i wanna be yours • chris evans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin