1.2

488 59 74
                                    

brooklyn baby~lana del rey

07 Ocak 2017

"Hey! Roseanne!"
"Alice! Bir sorun mu var! Ne oldu!"
Sekiz gün önce yılbaşını ve Jisoo Unnie'nin doğum gününü biraz erken de olsa kutlamak için hepimizin ailesi Seul'e gelmişti. Tüm üyeler ve ailelerimiz felekten bir gece geçirmiş hep beraber yemek yiyip dans etmiş, oyunlar oynamıştık.

En son debutumuzun olacağı gün hep beraber buluşmuştuk ailelerimizle. Çıkış yapmadan önce de iki üç kez bir araya gelmiştik. Bu anlar, biz üyeler için hayatımızdaki en özel anlardı. Sevdiklerimizle hep beraber geçirdiğimiz kısıtlı zamanlardı. 2017'ye hep beraber girmiş ertesi iki gün boyunca da herkes free takılıp ailesiyle vakit geçirmişti.

Daha beş gün önce görmüştüm yani ablamı. Şimdi tam Başkan Yang ani gelişen bir toplantı için çağırmışken, beni defalarca ve ısrarla araması endişelendirmişti. Üstelik bir de görüntülü arıyordu.
"Yok yok sakin ol. Müsait misin bilmiyorum ama bunu kesinlikle görmen gerekiyor Rosie!"

"Sayılırım. Sydney'de misin sen?"
"Evet. Hani Sydney'de 28. Bulvarda, buraya geldiğimizde hep uğradığımız küçük bir kafe vardı ya?"
"Hangisi, şu küçükken kaybolduğumda sizi arayıp bulan teyzenin kafesi mi?"
"Evet, evet! Charolette'nin Yeri. Arkadaş grubunla sık sık giderdin hani?"

"Evet... hatırladım. İki sene önce işlemiyor diye kapanmıştı, çok üzülmüştüm."
"Aynen. Baya ağlamıştın."
"Ee nereden çıktı ki bu?"

"Bak bakalım."
Kamerayı çevirdiği yere dikkatle baktığımda küçük dilimi yutacak gibi olmuştum. Vızır vızır işleyen bir kafe ve kasada oturan Charlotte Teyze hâlinden fazlasıyla memnun görünüyordu. Yeniden mi açılmıştı? Hem de restorasyon geçirmişti? Nereden bulmuştu o kadar parayı?

Kafenin mavi, mor renkli duvarlarında düşünürlerin ve ünlülerin sözleri yazılıydı. İçerisi tıklım tıklım doluydu.
"Abla dur!"
Kamerayı çevirerek mekanın içini bana gösteriyordu ki gözüme takılan şey ile durmasını istedim. Duvarda küçük bir cam fanusun içindeki turuncu balığı görmemle gülümsedim.
"Hwangju'ya ne kadar benziyor!"

"O zaten Hwangju Rosie! Kafenin ismi ne biliyor musun? Joo Hwang!"
"Ne! Nasıl?"

Kamerayı kendine döndürüp zar zor boş bulduğu masaya oturdu ablam. Birincisi Charolette Teyze balığımın ismini bilmiyordu, ikincisi öğrenmiş olsa bile restoranının ismine neden böyle bir isim versindi ki?
"İki gün önce ortaokuldan arkadaşın Henry aradı beni. Sydney'e gelip gelemeyeceğimi sordu. Benim de Savcılıkta evrak imzalamam gerekiyordu zaten, gelebileceğimi söyledim.

Bu sabah beni aldı buraya getirdi Henry. Kafenin yeniden açıldığını sana haber vermemi istedi sonra da."

Biz Melbourne'de yaşıyorduk eskiden. Ortaokuldaki arkadaş grubumdaydı Henry de. Sydney'li olsa da babasının işinden dolayı bizim şehirde okuyordu. Tatillerde Sydney'e geldiğimizde bütün arkadaşlar olarak hep bu kafeye giderdik. Benim için özel bir mekandı yani.

"Kafenin yeniden açılmasına pek şaşırmasam da ismini görünce dondum kaldım başta. Malum Charolette Teyze bilmiyordu balığının ismini. Charolette Teyze'ye sorduğumda ne dedi biliyor musun?"
"Ne dedi?"
Heyecanla söylemesini beklerken tırnaklarımı dişlediğimi fark edip kendime hayıflandım.

Reputation || RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin