2.1

323 40 18
                                        

I wanna be loved by you
~marilyn monroe

2,5 ayda bir insan ne kadar değişebilirdi? Davranışları, bakışları hatta kokusu bile çok daha maskülendi. Sanki eski Jungkook uçup gitmiş yerine daha ciddi, daha erkeksi, daha değişik bir Jungkook gelmişti.

Daegu'ya gelmiştik. Beni Yoongi Sunbaenim'in ailesinin restoranına getirmişti. Geleceğimizden önceden haberi olan Bayan Min ise bizim için çoktan tatlı mı tatlı bir masa ayırmış ve restoranı kapatmıştı. Biraz mahçup olduğum bir gerçekti. İki cümlesine bir 'Sen Jungkook'umuzun özel konuğusun.' diyordu zira. Bütün bunların yanı sıra Bayan Min o kadar sıcak davranmıştı ki bize anlık bizi Seul'e salmayacağını bile düşünmüştüm.

Masanın üzerini donatıp bize afiyetler diledikten sonra yanımızdan ayrılmıştı Bayan Min. Duvarlar üyelerin envai çeşit resimleriyle doluydu. Ortamda çalan müzik daima Bangtan şarkısıydı. Bibloların yüzde doksanı grup ile bağlantılı nesnelerdi... Gülümseyerek bir süre öylece etrafı seyrettim. Jungkook da beni... Ardından masanın üzerindeki tabaklara uzun uzun bakıp yutkundum. Her biri çok güzellerdi nitekim bunların hiçbirini yiyemezdim zira zaten yeterince kilo almıştım ve bunu zaten dert edip duruyordum. Kararlı bir duruşla tuttuğum nefesi dışarı verdim. Salata tabağını önüme çektim. Usulca masaya yaklaşıp Jungkook'a doğru fısıldadım:

"Jungkook ben yalnızca salata yiyeceğim."
Kaşlarını çatıp bana baktı. Salata tabağını kendisine doğru geri çekti.

"O da ne demek? Bak, buranın Manduları aşırı iyidir."
Derken aynı zamanda elindeki çubuklarla önümdeki tabağa Mandu koyuyordu.
"Hem Min Ajumma ne kadar üzülür bir düşünsene. Ayrıca ben bunları nasıl bitireyim tek başıma? Bir dene bayılacaksın, bak, şunu bir dene lütfen!"

Bayılacağımdan şüphe yoktu zaten, asıl mesele kiloydu. Uyumsuz bir tavır sergilememek için kararlı duruşumu çıkarıp, katladım ve kenara koydum. İkna olduğumu görür görmez gülümsedi.

"Eee söyle bakalım, piyasadaki idolün kim?"
"Hımm... zor bir soru... ama sanırım Gummy Unnie. Vokali, imza attığı işler, duruşu vs. her şeyiyle örnek alabileceğim bir idol o. Gummy Unnie'den sonra da Park Boom Unnie diyebilirim. Stajer zamanlarımda benimle çok ilgilenmişti kendisi. Bugüne bugün vokalimin başarısının büyük çoğunluğunu Bom Unnie'ye borçluyum. Kalbimde daima özel bir yeri vardır kendisinin... Senin?"

Gözlerime ilgiyle tutunan kahveleri ona yönelttiğim soru karşısında aniden parlayıvermiş, sırtının pozisyonu birden dikleşmişti.
"Şüphesiz G Dragon!"

Gözlerimi kocaman açıp verdiği keskin cevaba olan şaşkınlığımı belli ettim.
"Ne! Gerçekten mi?"
"Hıhım, idol olmak istememin en büyük sebebi o. 2006'dan beri fanboyuydum. Bütün şarkıları, bütün coverları, bütün klipleri ezberimde. Hatta evimde solo albümlerinin kolleksiyonu bile var. Çok şanslısın onunla aynı şirkette olduğun için. Sırf bu yüzden bazen seni kıskanmıyor değilim."

Şaşkınlıkla gülmek arasında bir yerde kalıp mimiklerim garip bir tepki vermişti. Bunu asla beklemiyordum.
"Woah! Aşırı şaşkınım şu an."
"Öyle... Nasıl biri şirkette anlatsana biraz."

"Hımm... eğlenceli ama kamera karşısındaki kadar değil, daha ciddi denilebilir. Grup şarkılarının yapımında büyük payı oluyor genelde. İyi bir lider, gerçekten çok sorumlu bir insan. Alışveriş yapmaktan, etrafındakilere hediye almaktan çok hoşlanıyor. Zaten biliyorsun moda ikonu olarak anılıyor, stilistlerimiz onun giyimine pek karışmaz, genelde kombinlerini kendi yapar."
Gülümseyerek ilgiyle beni dinliyordu.

Reputation || RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin