1.4

451 54 98
                                        


Namjoon arabasından inip bagajina ilerledi. Bu esnada da göz ucuyla saatine bakıyordu. Bu sabah erkenden yurtlarına gitmekti hedefi ama dün gece, çok yorulduğundan kendi evinde uyuyakalmış sabah da geç uyanmıştı. Bu yüzden de direkt şirkete geçmişti.

Bagajdan içinde elbisesinin bulunduğu kılıfı alıp içeriye geçti. Asansöre binip dinlenme odasına çıktı. Odada herkes kendi havasındaydı. Makyaj artistleri ve kuaförler oradan oraya koşuştururken stilistler ellerinde iğne ya da çeşitli malzemelerle kıyafetlerde birbirlerine danışarak son kontrolleri yapıyorlardı. 

Yoongi yan taraftaki koltukta gözü kapalı bir şekilde Pdogg ile söyleyecekleri şarkının remix partlarının son kontrolleri için istişare ederken Jin ve Jimin tabiri caizse anırarak telefondan oyun oynuyordu. Hoseok da kulaklığını takmış sesli bir şekilde kendi rap partının alıştırmasını yapıyordu. Arkasındaki kapının aniden açılması ile elindeki meyve tabağı ve birkaç ilaçla yan odaya ilerleyen Taehyung'u gördü.
"Hoş geldin Hyung!"

Kaşlarını çatarak Taehyung'un aceleci tavrına odaklandı.
"Selam?"
Elindeki kıyafeti stilistlerine teslim edip ceketini askıya astı ve yan odaya, Taehyung'un peşinden ilerledi.

Odaya girdiği an elinde enerji tabletini sıcak su bardağına atan Jungkook'un hâlini görünce şaşırdı. Zira dün sabah hiçbir şeyi yoktu. Taehyung koltuğa ilerleyip ilaçlarla beraber meyve tabağını masaya koydu.
"İç bunları, meyveleri de ye. Toparlanacaksın."

Terlediğinden alnı parlayan Jungkook'a yaklaşıp elinin arkasını maknaelerinin alnına dayadı Namjoon.
"Neyin var? Ne oldu?"

"Yok, bir şeyim yok Hyung, üşütmüşüm."
"Yalan söyleme ne oldu birden bire? Dün turp gibiydin."

Taehyung oturduğu koltukta doğrulup konuşmaya hazırlandı.
"Hyung, dün biraz yağmurda ıslanmış da..."

Namjoon derin bir nefes alıp sıkıntıyla verdi. Dün gece nerede olduğunu Yoongi söylemişti kendisine. Yaklaşık bir buçuk ay önce de Hoseok ile Jungkook'un içinde bulunduğu bu hisler karmaşasını ve doğacak tehlikeleri konuşmuştu. Son bir aydır da maknaelerinin yaptığı ataklara göz yummuş ve olabilecekleri öylece izlemişti.

Grup üyeleri arasında bir Yoongi'nin geçmişte çıkış yapmadan hemen önce bir ilişkisi başlamıştı. Lakin kızla anlaşamadığından çıkışlarından birkaç ay sonra ayrılmışlardı. Bir de Seokjin vardı tabî. Seokjin'in geçen senenin sonlarına doğru başlamıştı ilişkisi. Başkanlarının haberi vardı Jin'in bu ilişkisinden.

Sözleşmelerinde de başından beri böyle bir yasak yoktu, olsa da zaten çoktan bitmiş olurdu. Zira dördüncü yıllarına basmışlardı artık. Seokjin'in sevgilisi aile şirketlerinden bir kızdı. Onlarla tanıştırmaya getirdiğinde kızın fazlasıyla utangaç bir yapısı olduğunu fark etmişlerdi.

Seokjin mutluydu, mutluysa bir problem yoktu. Zaten ikisinin de programları çok yoğun olduğundan çok az buluşuyorlar, buluştuklarında da görüntülenmemek için onlarca önlem alıyorlardı. Gerçi görüntülenseler de Bang Hyung'ları bir şekilde üstünü kapatırdı.

Dün geceyse liderliği geçmiş; bir abisi olarak, inatla yağmurda kalan maknaelerini oradan almaya hazırlanmıştı ki Yoongi telefonda onu rahat bırakmasını söylemişti. Böylelikle Tanrı'dan sabır dileyip evinde oturmuştu.

Anlaşılan epey beklemiş ve umduğunu bulamamıştı maknaeleri. Şu göründüğü hâline üzüldü.
"Şu meseleden dolayı mı?"
Taehyung kafasını usulca salladı.

"Oğlum işe yaramıyor işte. Bak dün de gelmemiş. Üstüne üstlük törenden önce böyle bir risk alıp üşütmüşsün de. Kendini niye bu kadar harap ediyorsun? Bıraksan mı artık kızın peşini?"

Reputation || RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin