2.0

436 55 95
                                    

spring day~bts

02 Nisan 2017

"Ohoooo ohoooo ohoooo oooo! Ohooo ohoooo ohoooo oooo!"

Tepeden yağan milyonlarca konfetiler... Renkleri maviden mora, mordan kırmızı ya da sarıya dönüşen Army Bomblar... Sahne kenarından yükselen dumanlar ve şarkılarını söyleyen binlerce Army... Bu ortam, tarifi olmayan bir cennetti onun için. Kulaklarının duyduğu her bir ses, gözlerinin gördüğü her bir piksel, aldığı her koku tüylerini diken diken ediyordu şu an.

Spring Day şarkısının son notalarını Armyler'den dinlemek gözlerine yaşları dolduruyor, kendisiyle, üyeleriyle ve Armyler ile gurur duymasına sebep oluyordu Jungkook'un. Yedisi de sahnenin önünde sıralanmış, bu büyülü manzarayı keyifle izliyorlardı. Gözleri dört bir yanında geziniyor kendisine el sallayan, gözlerinin içine bakan her bir Army'i kucaklama, her birini teker teker selamlama isteğiyle dolup taşıyordu.

'Biz Bts'dik.' diye geçiriyordu içinden. 'İki sene öncesine kadar aşağılandığımız, engellendiğimiz zamanlara ve yolunda gitmeyen onca şeye inat umutsuzluklarımızın üzerini çizip son kez dimdik durmuştuk dünya karşısında. Yedi genç adam... Büyük umutlarla çıktığımız bu yolda hayallerimize adım adım yaklaşıyor, başarıyla ilerlemeye devam ediyor, milyonlarca hayrana daha sahip oluyorduk günden güne. Biz Bts'dik. Başarmıştık.' Gururlu ve huzurluydu.

Muhtemelen asla alışamayacak her daim aynı reaksiyonu gösterecekti Armyler'in şu görüntüsü karşısında. Gözlerine doluşan yaşları bu kez geriye itmeden bırakıverdi. Bir elinde Namjon Hyung'unun; diğer elinde Yoongi Hyung'unun parmakları... Liderlerinin komutuyla aynı anda eğilip öylece kaldı yedisi de sahne ortasında. Armyler'in sesleri bile titremesine sebep oluyorken, bütün yaşları sahneye damlıyordu. Bu hayatı seviyordu. Ünlü olmak, her şeye rağmen güzeldi. Sadece bu anı yaşamak için bile elinde olan bütün parasını harcayabilirdi. Bu gururu hiçbir şeye değişemezdi. Jungkook'u, Jungkook; Bts'i Bts yapan ordularının sevgisiydi. Arka taraflarına dönüp oraya da selam verdiler. İçindeki buruk his bütün üyelerde ve hatta Armyler'de vardı. Ayrılma vaktiydi. İstemiyordu, elinde olsa hepsine saatlerce daha şarkı söyleyebilirdi.

"Sizi seviyoruz. Teşekkür ederiz Army!"

The Wings Tur'un 6. konseri de bu şekilde bitmişti işte... Kaliforniya eyaletinde Anaheim şehrindelerdi. Otele geldiklerinde ayaklarını hissetmiyordu Jungkook. Son 10 gündür Kuzey Amerika'nın altını üstüne getirmişlerdi. Bugün Amerika'daki son günleriydi. Yarın Seul'e dönüyorlardı. Gene durmak yoktu ama en azından evinde rahat bir uyku çekebilecekti. Zira şu bir gerçekti ki insanın evi gibisi yoktu.

"Taco sipariş ettim yer misiniz?"
Seokjin masadaki tabaklara yumulmuş tıkınırken 'Yemeseniz de olur.' dercesine sorduğu soruyu gülerek reddetti Jungkook. Fakat Taehyung maknaelerinin tersine tekliften saniyeler sonra masaya ışınlanmıştı.
"Yah! Yavaş ye Taeshi!!"

Seokjin'in Taehyung'a serzenişine kıkırdadı.
Yatağın üzerindeki havluyla yeni temizlediği yüzünü kurularken komodinin üzerinde şarja takılı telefonundan bildirim sesi geldi. Havluyu kenara fırlatıp yatağın üzerine atladı ve hızla telefonu eline aldı. Ekranda gördüğü isim ile sırıttı. Bu, hacimli ve için için mutluluk akan bir sırıtıştı. Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli.

En son doğum günü için ona hazırladığı hediyeden mütevellit ancak facetime yapabilmişlerdi. Her birinin içerisinde ayrı ayrı yazdığı motivasyon cümlelerinden oluşan iki avuç özel yapım çikolata topluluğunu şapkasının içine doldurmuş, şapkayı da ajan kılığına bürünüp gizlice grup arabalarının içine, koltuğun üzerine camdan sarkarak yerleştirmişti. İçerisinde yazdığı küçük not da işin cabasıydı.

Reputation || RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin