1.9

396 55 117
                                    

moral of the story~ashe

05 Şubat 2017

Üzerimdeki cekete biraz daha sarınıp derin bir nefes aldım. Ayaz çoktan işlemiş, hava, yağmur kokusunu absorbe etmeye başlamıştı. İçimdeki buhranı bir nebze dağıtmak adına geldiğim bu mekanda sanki daha da kötüleşiyordum. Birkaç gün önce grubumuz içinde yaşanılanları düşündükçe delirecek gibi oluyordum.

Görememiştim. Kendime bu yüzden kızıp duruyordum. Jennie'nin yaşadığı sıkıntıyı hafife almıştım. İçinde nelerle savaştığını, psikolojisinin giderek bozulduğunu fark edememiştim. Onu bu bataklığa sürükleyen şeylerden de, ona engel olamadığım için kendimden de nefret ediyordum.

Son üç gündür yurda gelmemişti Jennie Unnie. Ailesinin yanında kalmak için Başkan Yang'dan zorla izin istemişti. Bu süreç içerisinde de Jisoo Unnie ile bu konu hakkında tek kelime konuşamamıştık. Çünkü hâlâ aşırı sinirliydi. Haklıydı da. Belki o da kendine sinirliydi, bütün bunlara engel olamadığı için, bizim gibi.

Şirketimizin piyasaya yavaş yavaş bu konuda nam saldığını biliyor, ara sıra grupça bu konulardan rahatsız olduğumuzu konuşuyorduk. Fakat hiçbir zaman içimizden birinin buna bulaşacağı aklımın ucuna gelmemişti. Sol gözümden süzülen sıcak damla süzüldükçe soğumaya başladı. O soğurken ardından yenileri geliyordu. Gözlerimin arkasında tuttuğum yaşlar yüzünden burnum tıkanmış, başıma ağrı girmeye başlamıştı.

Bu sabah Jisoo Unnie Inkigayo için yurttan çıktıktan hemen sonra Lalisa ile oturup mevzuyu uzun uzun konuşmuştuk. Zira biz maknaeline olarak bir şeyler yapmazsak unnielerimiz arasındaki bağ giderek gerilecek ve hatta kopacaktı. Lalisa, Jisoo Unnie'yi devralırken ben de Jennie Unnie'nin yanına gitmeye karar vermiştim. Amacımız dördümüzü de ortak paydaya getirmek ve beraberce rahat rahat konuşabilmekti. Bunun için her iki tarafı kıvama getirmek de biz, maknaelinea düşüyordu.

Öğleden önce hızla hazırlanıp Jennie Unnie'nin ailesinin evine, Yongsang'a gittim. Kapıyı annesi açtığında Jeongah Teyze'nin endişeli bakışlarını gözlerinden rahatça okuyabiliyordum. Zira Jennie Unnie eve gelmesi hakkında hiçbir şey anlatmamıştı ailesine. Bir süre içeri yanıma gelmedi Jennie Unnie. Aslında odasına aniden dalmasam geleceği de yoktu.

Onu odasında gözleri şişmiş, göz altı hafif morarmış, burnu kızarmış, dağınık saçlarıyla görmem içimdeki tufanların kopmasına sebep olmuştu. Zar zor ikna edip sonunda kendisini dışarı çıkartabilmiştim. Bir yerde oturup uzun uzun konuşmuştuk her şeyi.  Kolay olmadı, ama başarmıştım onunla konuşmayı. Aslında en başından, yani 2012'den beri tek tük sıkıntıları vardı. Giderek katlanan psikolojik rahatsızlıklarının ve panik ataklarının sebebini anlattı uzun uzun bana. İplerin, sahneye ilk çıktığımızda, grubumuza yapılan saygısızlıkla koptuğunu anlattığında boğazımdaki düğüm daha da büyümüştü.

Bazı insanlar her ne kadar sert mizaçlı görünse de naif ve kırılgan olurlardı. İnce ruha sahip bu insanlar yapılan en ufak haksızlığı da, gördükleri kötülükleri de kaldırmakta zorlanırlardı. Hayal kırıkları bazıları için kaldırılabilir bir sorun olsa da bu naif insanlar için psikolojik açıdan aşılması güç durumlardı. Korkuları giderek komplekslerine dönüştüklerinde ise panik atak kaçınılmaz bir hale gelirdi. Jennie Unnie zaman geçtikçe bu psikolojik sıkıntının içine çekilmiş olmalıydı ister istemez. Bunu fark edememek, ona yardımcı olamamak biz dostlarının ayıbıydı.

Bir kaçış yolu aramıştı. Umarsız kalmıştı. Belki Jisoo Unnie fark etmeseydi her şey için çok daha geç olabilirdi. Lakin artık farkındaydık. Ve biz kardeşleri olarak ona her açıdan yardımcı olmaya hazırdık. Görebiliyordum, gözlerindeki pişmanlığı, yüzündeki çaresizliği, dudaklarındaki titrek korkuyu... Böyle olmasını o da istemiyordu. Bunun önüne beraber geçecek, geçmişteki zorlukları nasıl atlattıysak bunu da öyle atlatacaktık. Belki izleri kalacaktı ama hiçbir şey yapmamaktan iyiydi değil mi?

Reputation || RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin