——————♡——————
Hayatım da hep kukla olarak görülmüştüm. Birilerinin işine yarayan; hedef, zaaf noktası olan Park Jimin'dim, Daesuk'un düşmanlarına karşı. Aslı şöyleydi; ben babasının oğlu Park Jimin'dim, ve bunu hiç kimse bilmiyordu. Jeon ve ekibi ise iki taraf düşünceli de değildi, onların amacı çok çok farklıydı. Göz perdelerinin ardında hüzün, acı ve bolca keder bulunuyordu, kendimden anlamıştım. Her birinin farklı hikayesi vardı; onları en büyük bağlattıran da buydu.
Aynı evde yaşıyorlar, her gün farklı yerlere baskın yapıyorlar, öldürmeden çözümü buluyorlardı ve bu devletin gözünde suçlu gözüküyordu. Polisin işine karışmak, fütursuzca silah kullanmak, son hız da dar, kalabalık sokaklarda araç sürmek, onlar buydu işte.
Herkes ile beraber kahvaltı yaptıktan sonra ekip ile birlikte toplantı odasına girdim. Yemek, Taehyung'un oynadığı oyundan yakınmaları, Hoseok'un yaşadığı komik anıları anlatması, Yongsun'un her dakika birinin tabağına yiyecek koyması ve Yoongi'nin, susmadıkları hakkında homurdanmaları ile geçmişti.
Başından beri gözümü üstüne diktiğim Jung, hiç konuşmuyordu. Bakışları arkadaşlarına döndüğünde tatlı bir kahveliğe, geri çekildiğinde simsiyah sert kürelere bırakıyordu kendini. Şu an da ise parlıyordu.
"Daesuk'u ilk önce içten fefhedeceğiz, bunun için de herkesin ayrı ayrı görevler alması ve uzun bir yolculuğa çıkmamız gerek." Namjoon, herkesin gözlerinin içine teker teker bakarak cümlelerini bitirdi. Bu adam tam bir felaketti.
"Nereye?" diye soran Taehyung'du. Benim, esmer bombayı ilk kez ciddi görüşümdü bu, tabi bir de depodayken.
Namjoon, keyifle arkasına yaslandı. "Meksika'ya gitmeye hazır mısınız gençler?"
"Uyuşturucunun babasının kucağına atlıyoruz demek budur," diyen Yoongi de sırıtarak arkasına yaslandı. Plan demek aksiyon demekti, eh bu onların işiydi.
"Anası kim?" Yine boş boğazlık yapan Taehyung iş başındaydı. Bu adam olmasa etrafta hep bir ciddilik olacaktı.
İşte şimdi kedi suratlı adamın gülüşü solmuştu. "Ne bileyim ben gerizekalı."
"Ayıp ediyorsun Yoongi, Namjoon hyung var burada," demesiyle masanın başında oturan Namjoon ve ben hariç herkes güldük. Ben olayı anlamamıştım, anlasaydım da gülmezdim gerçi.
"Komik mi Tae?" Namjoon, kaçan keyfiyle kaşlarını büzüştürdü ve kollarını göğsünde birleştirdi. Şu an tam bir çocuğa benziyordu, az önce ki kumarbaz sırıtışının aksine.
Herkes sonunda susunca ortam tekrar ciddileşti ve Namjoon söze girdi. "Jimin'in verdiği flashta dört gün sonra Meksika da uyuşturucu satıcılığı yapılacağını öğrendim, ve satıcı Daesuk. Onu engelliyoruz, anlaşıldı mı?" Odada onaylayıcı mırıltılar duyuldu. "Bu gece uçağa biniyoruz, bu iş sen de Jin. Şimdiden hazırlanmaya başlayın derim, plan hazır." Sonra bir an da sessizleşti, Jin'e döndü, ben de geniş omuzlu adama bakınca Joon'a hafif bir baş sallama verdiğini gördüm. "Yongsun, sen gelmiyorsun."
YOU ARE READING
my name
FanficJIKOOK Ekibi ile birlikte yanlışı yok eden Jeon Jungkook ve uyuşturucu baronunun oğlu Park Jimin. jk & jm kapak/ twitter, vantenurr