chapter 10: will you be there for me?

559 56 77
                                    

içime sinmedi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


içime sinmedi.

bölüm ismine dikkat edelim yine ve medya ile okumanızı tavsiye ederim. yazar notu kısmında görüşürüz! iyi okumalar 💛

*

İnsanları anlamayı her zaman sıradışı bulmuştum, her anlamda. Gözlemci olmayı severdim. İnsanları izlemek, ifadeleri okuyabilmek ve gözlerin anlattıklarını anlayabilmek benim işimdi. Hayatını tehlikenin son yüzdesinde yaşayan biri olarak bu benim için olağan bir durum olduğu kadar sıradışıydı da, çünkü düşününce, herkesi anlayabilmek biraz fazla tatminlik hissi ile beraber gerçekten herkesi anlayabileceğimi düşündürüyordu.

Jungkook'un bana yanılttırdığı ilk düşüncem buydu.

Dudaklarımız ayrıldığı an nefesleri sekteye bile uğramamıştı. Kapıyı açmadan önce ardındaki sesleri dinlemiş, daha sonra sadece başını bir kez aşağı eğmişti buradan çıkmamızın zamanı olduğuna dair ve o dakikalardan sıyrılmıştık. O birkaç saniye içerisinde de poker yüzünü yine okuyamamıştım, şimdiki gibi.

1 saat önce

Park Malikânesi

Namjoon hariç ekip evden ayrılırken daha fazla oyalanmadan kimseye gözükmemeye dikkat ederek evin sağ tarafındaki başka bir çıkışa ilerledim. Sağ ayakkabımı çıkartıp içindeki bıçağı belime yerleştirip ayakkabıyı devrik şekilde yere bıraktım. Başka bir kapıdan kaçırılırken büyük ihtimalle sürüklenme pozisyonda ayakkabım çıkmış ve düşmüş hareketini verecektim herkese. Sol taraftaki bahçeye çıkınca tam planladığımız gibi etraf bomboştu. Balkonlardan ve köşe duvarlardan göz kırpan kameraların kırmızı ışığı yansa da beni göstermediklerini bilerek etrafa küçük bir sur olarak inşa edilmiş duvarın önündeki ağaca tırmanmaya başladım. Duvar bu eylem için fazla pürüzsüz ve düzdü.

Bir hareketlilik duyunca hemen büyük ve bol yapraklı bir dalın arkasına gizlendim, birisi görünmese de görkemli ağaç sayesinde başarılı bir şekilde kamufle oluyordum. Ağacın ulaşabileceğim son durağında derin bir nefes aldım ve kendimi duvarın en üstüne attım. Ani bir sızı damarlarımda yayılırken, sırtıma serin bir havanın vurduğunu hissettim. Ağrıyı boş verip ellerimle tutunduğum duvarın başına bacağımı attım. Bedenimin yarısı dışarı tarafa geçerken diğer bacağımı da koydum.

Duvarın üstünde, sırtım koca malikâneye dönük oturmuş bulunuyordum ve şimdi önümdeki çimenliğe bakınca nasıl ineceğimi düşünmem gerekiyordu.

Şu anın en iyi tarafı birkaç kilometre ötede kalmış villaların evin önüne bakmasıydı. Ekibin arabası da gözükmüyordu, ve geriye tek şans kalıyordu. Sırtımdaki ağrı gitgide artarken o bölgeyi ıslak hissediyordum ama bu sonranın işiydi, düşünmemeliydim. Tekrardan derin bir nefes alıp odaklandım. Bacaklarımı hafif kırdım ve duvardan atladım. Hafif çimenli yere sertçe inerken keskin acıdan dolayı inlememek için dudağımı ısırdım. Büyük bir nefes alıp ayaklandım. Yanlış pozisyonda atlasaydım bacaklarım kırılabilirdi ancak şu an, sadece diz arkalarım ve büyük hareketten dolayı daha çok kanayan sırtım ağrıyordu. Alışık olduğum için şanslıydım.

my name Where stories live. Discover now