chapter 2 : predictions

1.1K 105 142
                                        

——————♡——————

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

——————♡——————

İntikamlar, en zor yapılası planlardı.

Ayda bir sarayı andıran koca binanın ana salonunda toplanan cemiyetten çoğu birbirlerinin sırtına gizlice hançer saplamaktan çekinmezlerdi. Yüz yüze sahte gülücükler takınmayı sevip, bir yandan da kendilerini güvenceye almaya çabalar, bir daha ki hançerin sahipleri olmamaya çalışıyorlardı, yüzlerine taktıkları maskeyle.

Park Daesuk, sahneye yeni ortağı Namjoon'u çağırdığında Jeon ve diğerleri keyifle olan biteni izliyordu.

Başlamalarına az kalmıştı.

Daesuk, yanındaki uzun boylu adamın kendisinin bitiş sebeplerinden biri olacağını bilmeyerek Kim Namjoon'u geri yerine gönderirken şirketi daha da yükseldiği için seviniyordu. Uzun boylu saf olduğunu düşündüğü adamdan yararlanmayı planlıyordu.

Namjoon, Jeon ile göz göze geldiğinde başını eğdi, basit bir selammış gibi. Jeon da karşılık verdi. İşin gerçek boyutunu anlayan diğerleri yavaşça hareketlendiler. Seokjin davet sahibiyle vedalaşmaya giderken Jeon ve Taehyung kadehlerinde kalan son yudumu da kafaya dikip masadan ayrıldılar. Yoongi ise jeepte salondaki bütün sistemleri ele geçiriyordu.

Jeon, bilerek kehribar renkli gözlerle göz göze geldi, kafasını çevirip lavaboya adımladı. Diğerleri plana hazırlanırken kendisinin birisini araması gerekiyordu. Altın işlemelerle döşenmiş aynalı, simsiyah parlayan fayanslı lavaboya girdi ve teker teker kabinleri kontrol etti. Hepsinin boş olduğunu görünce akıllı saatinden aramayı başlattı.

"Ne oldu Jung?" Genç kadın ne olur olmaz isminin kısaltılmışını söyledi. "Neredesin Yong?" Arkadan birkaç düğme sesi gelince anladı.

"Üst kattayım, sen neredesin?"

Siyah saçlı derin bir nefes alarak saati ağzına yaklaştırdı. "Beş dakika içinde aşağıda ol."

Tekrardan düğme sesinin ardından bu sefer sistem sesi geldi. "Sonunda açtım. Her neyse geliyorum Jung." Ve arama sonlandırıldı.

Jeon, aynaya dönmüş üstüne başına çekidüzen verirken lavabo kapısı açıldı. Bilerek burada oyalanıyordu, avının gelmesini bekliyordu ve gelmişti de. Kapı açıldığı gibi altın sarısı parlayan irisler, akılları müstehcen hayallerle kaplayan beden oradaydı işte. Kapıdaki siyah saçlı içeri süzüp kapıyı kapattı ve kendinden uzun bedenin yanına adımlayıp suyu açtı. Akıllarından binbir türlü tilkiler dolaşmıyormuş gibi kendi hâllerindeydiler.

"Doğrusu sözlerinize kırıldım." Bu cümle ile sessizliği bölen Park Jimin'di.

Jeon, piercing takılı kaşını istemsizce havaya kaldırdı. "Gerçekler acıtıcı derler." Sesi tek düze, soğuktu. Her zamanki gibiydi.

"Sanırım. Beni gönderdiğim içecek ile yanlış anladınız galiba." Yüzünde hafif bir tebessüm vardı, öylesine konulmuş, ne gerçekçi ne de sahte.

my name Where stories live. Discover now