chapter 1: gang revenge

1.5K 138 77
                                        

———————♡———————

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

———————♡———————

"Plan ne?"

"Siktir git Taehyung, Yoongi'ye sor." Küfür yiyen siyah saçlı adam, bahsi geçen kendisinden kısa boylu olan adama döndü.

"Dinleseydin." Yoongi omuz silkerek tekrar Taehyung'u cevapsız bıraktı.

"Oyunda kazanamazsam ölürdüm! Biriniz söylesin lütfen!" Yüksek sesi depoda yankı yapmıştı.

"Planı dinlemezsen gerçek hayatta ölürsün. Son kez anlatıyorum ve adam akıllı dinliyorsun. Bu konuda laubalik istemiyorum." Saçlarını ensesinde bağlamış dövmeli bedene bir şey demeden başını salladı Taehyung.

Tellerle bölmeleri ayrılmış depoda heybetli bedeninde dikkatle çizilmiş dövmeleri ile sanat eseri gibi duran adam anlatırken bir yandan boks torbasını yumrukluyordu. Yerde sallanan beş kiloluk dambıllar, onları daha yeni bıraktığının göstergesiydi. Boks torbasına her vuruşunda boynunun etrafına sarınılmış içi boş mermi yeleği sallanıyordu, sıfır kollusu yukarı kalkıp ince belini ortaya seriyordu

"Birazdan birini kaçıracağız ve bu kişi baş düşmanımızın oğlu ama hazırlıklı bile değiliz. Üstelik diğer dörtlü bile yok!" dediği anda Taehyung bilgisayara sabitli küçük gözler ona dönmüştü. "Biraz daha konuşursan bu laptopu
başına geçireceğim." Taehyung, tehdidin daha önce gerçekleştiğini gördüğü için sustu, daha doğrusu susturuldu.

"Kim demiş hazırlıklı değiliz." Birden yanındaki Namjoon ile odaya dalan Seokjin ile üçlü onlara döndü.

Her zaman siyah, yırtık, deri giyinimlerinin aksine şu an üzerlerinde jilet gibi duran, belki de Kore'nin en pahalı takım elbiseleri giyiliydi. Yapılmış saçları, yüzlerindeki hafif makyaj, gümüş veya altın aksesuarlar sosyete cemiyetine koşulsuz girebilecek görünüm kazandırıyordu.

"Jungkook bu senin." Siyah saçlı, Seokjin'in uzattığı poşeti aldığı gibi ortalıktan kayboldu. Diğerleri de kendi poşetlerini alıp giyinmeye gittiler. Kısa süreli kaybolmanın ardından deponun ortasında, masanın üstündeki kağıtlara eğilmiş konuşan ikiliye ilerledi Jeon.

Sıkı göğüslerini zar zor kapatan siyah gömleği vardı, üzerine siyah ve gri kareler bulunan ceket geçirmişti. Dar ve ceketiyle aynı desenli, bacaklarını saran pantolonu bütün hatlarını belli ediyordu, kemer ipliklerinden geçirdiği demir zincir birbirine çarparak sesler çıkarıyordu. Parlak siyah ayakkabıları tok sesler çıkararak aurasını daha tehlikeli bir hâle getiriyordu.

"Planın üstünden bir daha geçiyoruz, gelsene Jeon." Saate benzer teknolojik aleti bileğine takan adam başını iki yana salladı.

"Hoseok ne zaman geliyor?" dediği anda kapıdan elindeki siyah çantayla kırmızı saçlı Hoseok girmişti. Ekibin dakikliğini her zaman seviyordu Jeon.

my name Where stories live. Discover now