Wattpad'de yazmak konusunda yeniyim, bu yüzden desteğinize ihtiyacım var. Lütfen yorumlarınızı ve beğendiğiniz bölümler için oylarınızı eksik etmeyin. Okuyucularımın var olduğunu bildikçe, onların düşüncelerini duydukça kendimi geliştirebilirim.
İlk hissettiğim bir rüzgarın tenimi usulca okşamasıydı. Hafifçe kımıldayınca da vücudumun sağ tarafına batan iğneleri hissettim. Hayır, iğne değillerdi, iğne kadar keskin değillerdi.
Yavaşça kendime gelirken burnuma dolan toprak kokusuyla nerede olduğumu az çok anladım. Orman gibi bir yerde olmalıydım. Ama neden?
Gözlerimi aralarken keskin ışık bir an afallamama neden olduysa da başımı eğmemle kendime gelmeye başladım ve bu kez gözlerimi yavaşça, ışığa alıştırarak açtım. Yerde cenin pozisyonunda yatıyordum, sağ tarafıma batan şeyler ise dallar ve yapraklardı. Doğrulup otururken bütün vücudumun uyuşmuş olmasından; uzun zamandır kımıldamadan, o şekilde durduğumu anladım. Vücudumu esnetmek aklımdan geçse de olduğum yerde kalıp etrafıma baktım.
Karşımda uzun, olduğum yerden göklere kadar çıkıyormuş gibi görünen ağaçlar vardı. Küçük bir açıklığın ortasındaydım, ağaçlar biraz uzaktan başlıyor, beni bir çemberin içinde bırakıyorlardı. Kuşların, böceklerin sesi sanki iş birliği içinde daha önce hiç duymadığım bir melodiyi seslendiriyor gibiydi. Daha çok ruhani bir melodiye, belki de ilahi bir sese benziyordu. Ağaçlar da sessiz varlıklarıyla onlara eşlik ediyordu sanki.
Boş bakışlarla, anlamaz bir şekilde etrafıma bakmaya devam ettim. Garip olan, hiçbir şeyi garipsemiyor olmamdı. Düşüncemdeki ironiyi fark edince kaşlarım kendiliğinden çatılmıştı bile.
Peki gerçekten neredeydim ben? Hayır, asıl soru bu değildi. En son neler olmuştu? Buraya nasıl gelmiştim?
Kimdim ben?
Aynı anda zihnimde beliren binlerce soruyla titredim. Hepsinin baskısına karşı hissettiğim boşlukla sersemlemiştim. Gözlerimi yumarak derin bir nefes aldım ve yavaşça bıraktım. Buna odaklanarak birkaç defa tekrarlayınca rahatlayabilmiştim.
Gözlerimi tekrar açtığımda tamamen çıplak olduğumu fark ettim. Uzun, dalgalı saçlarım göğüslerimi örterek oturduğum yere kadar uzanıyordu. Bu yüzden daha önce fark etmemiş olmalıydım.
Zihnimdeki bilinmez soruların yanında, yeni sorular şekillenmişti. Bu hale nasıl gelmiştim? Bu halde ne yapacaktım? Çıplak bir şekilde ortalıkta gezme fikri pek de cazip değildi.
Ayağa kalkmayı ilk denememde başarısız oldum, bacaklarıma ağrı saplanmış ve karıncalanmıştı. Biraz daha beklemeye karar verdim ve bu sırada üstümdeki toprağı silkeledim.
Yavaş yavaş kıpırdanmaya çalıştım ama her seferinde canım yanıyordu. Birkaç dakika bekledim, sonra ayağa kalkmayı bir kez daha denedim. Bu kez sorun olmadan kalkabilmiştim. Dört titrek adımdan sonra kaslarım daha iyi haldeydiler.
Durdum ve ne yapacağımı düşündüm. Bulunduğum yer tamamen ıssız bir yere benziyordu. Etrafımda döndüm ve ağaçların en seyrek olduğu tarafı seçmeye çalıştım. Diğer türlü ne tarafa gideceğim konusunda bile karar vermekte zorlanabilirdim.
Ayağıma batan dalları ve yaprakları umursamadan yoluma devam ettim. Güneş gökte giderek alçalıyordu ve yavaşça ormanı karanlığa teslim ediyordu. Ne kadar yürürsem yürüyeyim bir yere varamıyor gibiydim, bu şekilde nereye kadar devam edebileceğimi bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elisya
AdventureGözlerimi sımsıkı kapatarak derin bir nefes aldım. Yapmak üzere olduğum şey benim için bile deliceydi. Sadece birkaç dakika sonra yüzyıllar öncesine gidebilecektim. Ve bu çok tehlikeliydi. Ama buna mecburdum. Başarmam gereken bir görevim vardı. Yanı...