Derin bir nefes aldım. Kaçmak için hiçbir şey yapamayacağımın bilincindeydim, canımı almakta sorun yaşamazlardı. İki saniye sonrasında ölümle yüzleşeceğim bir hamleden daha fazlasına ihtiyacım vardı benim şu anda. En azından onları oyalamalıydım fakat bunu bile yapamıyordum.
Ufak bir deneme yapmaya karar vererek aniden ayağımın takılmasını sağladım. Sertçe yere düşmüştüm ve o esnada Lider hariç herkes durup anında silahını bana çevirmişti. Lider ise sadece dikkatle izliyordu.
Hiçbir şey demeden ayağa kalkmaya yeltendim fakat başarmak yerine acıyla inleyerek tekrar düşmüştüm. "Bileğim." dedim elimi oraya götürerek.
"Bunun işe yarayacağını düşünüyor olamazsın." dedi Lider sakince.
Başımı kaldırıp ona baktım. "Beni her durumda götüreceğinizi biliyorum. Ne işime yarar ki oyun oynamak?"
"Gereksiz bir oyun olacağını bilmen güzel. Artık devam edelim."
Ona inanamayan gözlerle baktım. "Yürüyemiyorum!"
İç çekerek adamlarına döndü. "İkiniz yardım edin ona." Emri alan kişiler onaylayarak silahlarını omuzlarına astılar ve yanıma geldiler. Kalkmama yardım ettikleri gibi de yürürken destek oluyorlardı. Ancak yine de bu yavaşlamamızı sağlamıştı. Aynı zamanda iki kişi ölen arkadaşlarını taşırken diğer çift de benimle meşguldü. Tehlikeli sayı bir nebze olsun azalmıştı fakat yine de yeterli değildi. Hala saldırabilecek bir durumda değildim. Kurşuna dizilmem en fazla iki saniye sürerdi.
Mezarlığa vardığımızda orada da iki kişi vardı. Diz boyunda iki makinanın başında dikiliyorlardı. Onlara doğru yürüdüğümüz sırada ne yapacağıma hızla karar vermeye çalıştım. İstediğim kadar zaman kazanamamıştım, yine de direnmeli ve olası ölüm fermanımı imzalamalı mıydım? Veya geleceğe gittiğimde geri dönmeyi mi denemeliydim tekrar? Aslında bu bile pek olası değildi, tedbirler fazlasıyla sıkıydı.
Geriye tek bir çare kalıyordu. Seth'in ölmediğini ve yerini sadece benim bildiğimi söylemek...
Gözlerimi kapatıp karar vermeye çalıştım. Onu tehlikeye atmaya değer miydi? Başarılı olma ihtimalim bile azken bu riski almalı mıydım? Bu seçeneği zihnimden silerek gözlerimi açtım. Kanmayacaklarını bile bile farklı bir yol izlemeye karar verdim.
Makinanın önüne geldiğimizde diğerleriyle birlikte durdum ve Lidere doğru döndüm. "Bir anlaşmaya ne dersin?" diye sordum gözlerinin içine bakarak.
"Nasıl bir anlaşma?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.
"Seth Mareshah'ın çaldığı belgeleri onu öldürürken ele geçirdim. Size onların yerini söyleyebilirim, beni bırakmanız kaydıyla."
Bana doğru bir adım atarken sıkılmış görünüyordu. "Seni burada bırakma ihtimalimiz sıfır. Geleceği değiştirecek hiçbir şeye izin veremeyiz." dedi kesinlikle.
Başımı iki yana salladım. "Değiştirmeyeceğim. Asıl beni bırakmazsanız belgeleri kullanmak zorunda kalacağım."
Alayla güldü. "Senden o bilgiyi zorla alamayacağımızı mı sanıyorsun?"
Yüzümde küçümseyen bir ifadenin oluşmasına izin verdim. "Ölümden korkmuyorum, işkenceden de." Beni buradan götürdüğünüz zaman zaten yaşayan bir ölü olacağım, diye geçirdim içimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elisya
AdventureGözlerimi sımsıkı kapatarak derin bir nefes aldım. Yapmak üzere olduğum şey benim için bile deliceydi. Sadece birkaç dakika sonra yüzyıllar öncesine gidebilecektim. Ve bu çok tehlikeliydi. Ama buna mecburdum. Başarmam gereken bir görevim vardı. Yanı...