Bölüm 26 ✷

9.5K 736 87
                                    

Öfkesi canlandı ve büyüdü. "Benimle dalga geçme." dedi hiddetle. Fakat hemen öncesinde afalladığını hissetmiştim.

"Gördün mü?" Sesimde alay vardı. Bana inanmayacağını biliyor olsam da içimde bir yerlerde bir şeyler kırılmıştı ve bunu alaya vurmak en kolayıydı. Ama onu da suçlayamıyordum, bir yıl önce başkası bana gelecekten geldim deseydi uzaylı görmüş gibi bakıp geçerdim.

"Sana gerçekleri anlat dediğimde dalga geçmene göz yumacağım demedim." Gözlerinde ufacık bir tereddüt parçası görür gibi olsam da bana inanmadığından fazlasıyla emindim çünkü onunla alay ettiğimi düşünen yanı fazlasıyla sinirlenmişti.

"İşte böyle düşüneceğin için anlatamam. Bana güvenmiyorsan öldürebilirsin." Söylediklerimde ciddiydim.

Birkaç saniye gözlerimin içine baktı ve inceledi. Sonra dudakları aralandı, kelimeler ağzından çıkıp kulaklarıma ulaştı. "Öldür o zaman kendini."

Tereddüt etmedim. Dudaklarımdan tek bir kelime döküldü. "Elveda." dedim ve hemen sonrasında kendimi ileri attım.

Aynı anda kılıcıyla dikkatli ve hızlı bir şekilde geri çekildi. Elim boynumdan daha keskin bir acıyla yanarken metali bıraktım anında. Bunu yapacağına adım kadar emindim, beni tanımayan haline bile güvenim sonsuzdu.

"Sen ne tür bir delisin?" Lysander dehşet dolu bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Deli değilim, sadığım." Boynumdan süzülen kanı hissederek sağlam elimi oraya götürmüştüm. Diğerinden akan damlaların zeminle buluşurken çıkardığı sesi duyabiliyordum, kan yerini daha fazla acıya bırakıyordu hızla. Kesiğin derin olduğunu biliyordum ama bu normal bir ev kazasından farksızdı, yaralanmalarımın içinde yer alamazdı bile.

Lysander inanamaz bir ifadeyle başını iki yana salladı. Ama sırlarımı kabullendiğini görebiliyordum. Artık hiçbir şeyi anlatmam için beni zorlamayacaktı.

Kapı tıklatıldı ve Sebastian içeri girdi. Elinde yuvarlanmış bir parşömen vardı. Konuşmak üzereyken beni gördüğünde yüzünde şaşkın bir ifade oluşmuştu ve ben buna neredeyse gülecektim. Belki de sinirlerim bozulmuştu, deliriyordum.

Gözleri Lysander'ın elindeki kılıçla benim aramda gidip geldi. "Neler oluyor burada?" diye sordu.

Lysander'ın cevabı gecikmemişti. "Kendini yaralamayı seven bir arkadaşımız var artık, Sebastian. Hekimi çağır."

***

Yer yer nasırlaşmış eller saçlarımda beklenmeyecek kadar nazikçe dolaşıyordu. "Anna." dediğimde usta parmaklar durdu ve sahibi gözlerini aynadaki yansımama çevirdi.

"Evet, leydim?"

"Biri sana gelecekten geldiğini söyleseydi ne düşünürdün?" Gözlerimi yansımasından ayırmadım, vereceği tepkiyi tamamen görmek istiyordum.

Şaşırmıştı fakat bu daha çok onunla normal sohbet ettiğim için gibiydi. Daha önce sadece istediklerimi yapmakla ilgilenmişti, ben de sessizce işini yapmasına izin vermiştim. Kimseyle sohbet edemeyecek kadar kendi düşüncelerime boğulmuştum.

"Muhtemelen benimle oyun oynadığını düşünürdüm." dedi açıkça.

"Neden?" diye sorduğumda bu sefer birkaç saniyesini düşünmek için harcadı.

"Öyle bir şeyin mümkün olduğunu düşünmüyorum, leydim. Aksi takdirde ne zaman ne olacağını bilenler diğer krallıkları yok etmek için harekete geçmez miydi?" Mantıklı düşüncesi yüzümü gülümsetmişti. Haklıydı fakat kimse ona cesaret edemezdi. Değişen geçmişin geleceği nasıl etkileyeceği bilinemezdi. İki kişinin evlenmesine mani olmak bile onların çocuklarını ve onlardan doğacakları yok ederdi. Bu koca bir soyu yok edip başka bir soyun varlığına neden olurdu ve kimse kendisini, sevdiklerini böyle bir riske kolay kolay atamazdı. Dahası, geçmişte değiştirdikleri bir olay daha kötü bir olaya neden olabilirdi. Bu nedenle zaman yolculuğunu sadece geçmişi değiştirmeden saklı olanı ortaya çıkarmak için kullanmışlardı. Seth'i gönderenler onun bulacağı belgeler sayesinde toprak hakkı iddia edebilecekti. Beni gönderenler ise buna engel olmak istiyordu.

ElisyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin