Bölüm 29 ✷

10.6K 756 120
                                    

Kapalı pencereye rağmen insanların haykırışları odayı doldurduğunda Lysander ilerleyip camdan dışarı baktı. "Yarışmalar başladı. Bizim de bir an önce gitmemiz gerek."

"Sen de yarışacak mısın?" diye sorduğumda bana anlamsız bir bakış atmıştı.

"Prenslerin katılmadığı yarışma mı olur?" Yüz ifademi görünce duraksadı. "Gelecekte onlar izliyorlar mı sadece? Lütfen bana o kadar düşmediklerini söyle."

"Ortada prens ve yarışma olsaydı katılırlardı sanırım." dedim omuz silkerek. "Ama çoğu ülkede krallık sistemi sona erdi."

Tek kaşını kaldırdı. "Nasıl yönetiliyorlar?"

"Halkın oy vererek seçtiği kişi veya kişiler tarafından idare ediliyorlar. Böylece eşitlik sağlanıyor, herkesin seçme ve seçilme hakkı oluyor." diye açıkladım. Aslında gelecekle ilgili kimseye bilgi vermemeliydik ama Lysander'ın bunu kimseye anlatacağını düşünmüyordum, durumun farkındaydı.

Yüzü düşünceli bir hal aldı. "Mantıklı." Daha çok kendi kendine mırıldanmıştı. "Her şey iyi gidiyor mu peki?"

"Taht kavgaları başka bir hal aldı ama en azından eşitlik var diyebilirz. Gidelim mi?" dedim konuyu değiştirerek. Başıyla onayladığında odadan çıkıp yürümeye başladık. İlaç şişesini ve kitabı şimdilik odasında bırakmıştım, o da kapısını kilitleyerek ufak bir önlem almıştı. "Yarışma nasıl olacak?" diye sordum sessizliği fazla hissettiğimde.

"Önce kralın oğulları yarışacak, sonra şövalyeler ve diğerleri. Festival yarışması olmadığı için fazla önemli değil fakat Olimpiyatlarda biz de diğerleriyle yarışırız. Ve bilmek istersen olimpiyatlarda beni yenerek birinci olabilen tek kişi Lycaon."

Gülümsedim, bu ondan beklenebilecek bir şeydi.

"Demek yıllarca yanında olan ben olmama rağmen onun kazanmasına seviniyorsun?" dedi Lysander beni izlerken tek kaşını kaldırarak.

Omuz silktim. "Biri eğer seni yenebiliyorsa gerçekten iyidir." dedim.

"Sen beni yenebilmiş miydin?"

Sorusu zaferlerimi hatırlatarak beni gülümsetmişti. "Bu konuda Türklere ait güzel bir söz var, boynuz kulağı geçer, diye."

"Ne demek istiyorsun?"

"Beni eğiten sen olduğun için seni geçebildim. En azından şans eseri olanları saymazsak birkaç defa." Lysander'a karşı kazanmak hiç kolay değildi kesinlikle.

Dudakları yukarıya doğru kıvrıldı, beyaz dişleri ortaya çıktı. "O zaman bana ne kadar iyi olduğunu göster. Beni yenebilirsen Lycaon'a kim olduğunu anlatmayacağım."

Ağzım şaşkınlıkla açıldı. "Anlatmayı mı düşünüyordun?"

"Hayır." Hala sırıtıyordu. "Ama kazanamazsan anlatacağım."

Birkaç saniye ona inanamazlıkla baktım. Lysander ölecek olsa dahi başkasının sırrını açmazdı. Aklında ne vardı? "Hayır, yapamazsın." dedim kendimi toparlayarak.

"Öyle mi? Denemek ister misin?" Ciddi bir şekilde bakıyordu ve ben bunun anlamını biliyordum. Şu an Khairos burada olsa iki saniye içerisinde ona söyleyebilirdi.

"Tamam." dedim bir an sonra. "Dövüşü kabul ediyorum." Kazanabilirdim, onu çözmüştüm artık ama o benim nasıl dövüştüğümü bilmiyordu. Bir adım öndeydim.

"Güzel."

Dışarıya çıktığımız sırada ve yarışma alanına doğru ilerlerken sessizdik. Sonrasında konuşan ise Lysander olmuştu. "Bu akşam toplanıp plan yapmamız gerek. Seth ile odama gelin."

ElisyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin