Hızını alamayan bir dalgaydım. Kayalıklara o kadar sert çarpmıştım ki bin bir parçaya ayrılmıştım. Zihnim sersemlemiş, ruhum kırılmıştı. Dehşet, bedenimin her bir hücresinde yankı bulurken hangisine yanacağımı şaşırıyordum.
Seth.
Görüntüler gözlerimin önünde değil zihnimde akıp gidiyordu. Beyaz ekranda ölüm kadar kıpırtısız on iki harfte takılı kalana kadar devam etmişti bu.
Seth Mareshah.
Nefesimin kesildiğini hissederek geriye çektim kendimi. Kollarım Khairos'un omzundan kaydı ve parmaklarım, gömleğinin kumaşına sıkıca tutundu. Alnımı omzuna yasladım sessizce. Anılarımı kapsayan taşlar tek tek yerine otururken yaptığım büyük hatanın farkına vardım.
Gitmesine izin vermemeliydim.
Beyaz ekrandaki yazıları düşündüm tekrar. Buraya gelme sebebim oydu. Onu bulmak ve öldürmek için görevlendirilmiştim.
Khairos'un sıcak parmakları çenemi bulduğunda yüzüne bakmamı sağladı. "Ne oldu?" dedi anlamaya çalışan ifadesiyle. Kaşları çatılmış, gözlerinde korku kıvılcımları belirmişti.
Davranışımı yanlış anlamasını istemeyerek konuştum. "Biraz... Başım döndü. Ama şimdi iyiyim."
Yüz hatlarının rahatlamasının ardından dudakları alaycı bir cevabı önden haber verecek şekilde aralandı. "Ah, seni ne kadar etkileyici olduğum konusunda uyarmalıydım."
Söylediklerine yeterince kızamayacak kadar karmaşa içerisindeydim. Beynim beni yapmam gerekenleri düşünmeye zorluyordu. Anın büyüsü bile bozulmuş, yavaş yavaş dağılan sis bulutuna dönüşmüştü. Zihnimde tek bir cümle yankılanıyordu.
Seth'i bulmalıyım, hemen.
Khairos'un endişe dolu bakışlarının geri geldiğini fark ettim. Değerli, kırılgan bir elması tutar gibi ellerinin arasına aldı yüzümü. "İyi olduğuna emin misin?" diye sordu.
Zaman zaman fırtına bulutlarına dönüşen grileri kararmıştı. Artık içinde barındırdığı duyguları daha kolay görebiliyordum. Bu daha çok yakıyordu canımı. Gitmeme gibi bir ihtimalim kalmamıştı ve olanlardan sonra bu daha zor olacaktı. Biz olma şansımız elimizden alınmıştı.
Aslında o şans hiç verilmedi, diye fısıldadı beni dibe çekmek isteyen yanım. Ruhuma ağır bir demir bağlamış, karanlıkla sarılan bir denize bırakmıştı.
"Kızıl?" Endişe dolu sesiyle bir kez daha bulunduğum dünyaya geri döndüm.
"İyiyim." dedim usulca. Değilim. Olmaya hakkım da yok.
"Oturmak ister misin biraz?" dedi ve başımla onayladığım da parmaklarını yüzümden çekip parmaklarıma kenetledi. Soğuk düşüncelerime inat sıcaklığıyla sardı elimi. İlerlerken adımlarını takip ettim sessizce, seçtiği yere oturana dek. Zihnimin fazla dolduğunu, her şeyin üstüme geldiğini hissediyordum. Bu donuklaşmama neden oluyordu. Düşünmem gereken çok şey vardı fakat hiçbirine odaklanamıyordum.
Khairos'un beni incelediğini fark ettiğimde toparlanmaya çalıştım. Yavaş bir şekilde derin bir nefes alırken zihnimin temizlendiğini hayal ettim. Her zaman işe yarayan bir yöntemdi benim için. Ve bunu o öğretmişti. Ona duyduğum özlem içimi yakarken başımı Khairos'un omzuna yasladım. "Yorgun hissediyorum." diye mırıldandım. Söylediğim kısmen doğru olsa da ona yaslanmamın nedeni bu değildi.
Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra, "Ben de öyle..." dedi. Onun doğruyu söylediğini biliyordum, ruhu çoktan bitap düşmüş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elisya
AdventureGözlerimi sımsıkı kapatarak derin bir nefes aldım. Yapmak üzere olduğum şey benim için bile deliceydi. Sadece birkaç dakika sonra yüzyıllar öncesine gidebilecektim. Ve bu çok tehlikeliydi. Ama buna mecburdum. Başarmam gereken bir görevim vardı. Yanı...