Saatlerdir olduğu gibi ince bir çizginin üzerinde yürüyordum. Bir an için dış dünyadan sesler duyuyor, diğer bir an ise tamamen karanlıkla sarmalanıyordum. Seth'in haykırışlarını belli belirsiz duymuş, odadan koşarken çıkardığı sesi bile işitmiştim. Fakat sonrası yoktu. Şimdi ise, Khairos'un kollarında olduğumu biliyordum.
Bir sonraki uyanışım çok daha uzak olmuştu ama en aydınlık olanıydı. Gözlerimi açabildiğimde tanımadığım bir odadaydım, Khairos ve bir adam konuşuyorlardı.
"Birazdan kendine gelir. Şimdilik daha iyi olmasını sağlayabildim ama zehirin ne olduğunu anlayamadığım için panzehir yapamam." demişti tanımadığım adam.
"Bulmak zorundasın." Khairos'un sesi öfkeli ve tehditkardı. "Yaşamak istiyorsan..." O an uyandığımı fark ederek yanıma geldi. Gözlerinde endişe kol geziyordu. "Kızıl?"
Uzun zaman sonra ondan bu kelimeyi duymak kalbimde ufak bir kıpırtıya sebep olmuştu. "İyiyim." dedim o sormadan. Şifacı her ne yaptıysa gerçekten daha iyi olmamı sağlamıştı. En azından öncesine göre daha ilerideydim.
"Zehirlenmişsin." Tepki vermediğimi görünce kaşlarını çattı. "Madem biliyordun, neden söylemedin?" dedi öfkelenerek.
"Bilmiyordum, sonradan tahmin yürüttüm sadece." İş işten geçtikten sonra.
"Nasıl oldu bu?"
Cevap vermek yerine gözlerimi hala odada duran orta yaşlı adama çevirdim. Khairos mesajı alarak ondan bizi yalnız bırakmasını istediğinde gidene kadar konuşmamıştım. "Bana saldıran adamın kılıcı zehirli olabilir diye düşünüyorum."
Gri gözleri omzumdaki yaraya kaydı. "Şifacıya nasıl hissettiğine dair her detayı anlatmalısın." dedi.
Khairos'un farkında olmadığı şey, benim zehir bilgimin muhtemelen o adamınkinden daha fazla olacağıydı. Ondan önce kendim bir değerlendirme yapabilirdim. Belirtileri en başından düşünerek...
Hera.
Farkına vardığım detay ile kendi durumumu onunkiyle kıyasladım. Ben onun hızlanmış hali gibiydim. Genel olarak çoğu zehirin belirtileri benzer olabilse de bu ihtimal fazlasıyla aklıma takılmıştı.
Lysander geleceğe bakmamı söylemişti. Her şeyi zihnimde değerlendirirken kaşlarımın kendiliğinden çatıldığını hissetmiştim.
"Ne oldu?" diye sordu Khairos. Elimi sessiz olması için kaldırdım, ardından kendimi yukarı çekip yatak başlığına yaslandım ve düşünmeye devam ettim.
Zehir bende etkisini hızlı göstermişti. Bunun sebebi vücudumu fazla yormam olabilirdi. Fakat yine de aynı zehir bir başkasında bu kadar yavaş etki edebilir miydi? Veya aynısını benim üzerimde kullanırlar mıydı?
Muhtemelen yara konusunda haklıydım. Zehir oradan bulaşarak hızla yayılmıştı. Hera'nın yemeğine mi koymuşlardı? Onu o hale getirmek için bir diğer yol ise deriden bulaştırmaktı. Lysander'ın dokunma yoluyla bulaşan zehirlerle ilgili verdiği dersler gözlerimin önüne gelirken tüm detayları hatırlamaya çalıştım.
Eğer gerçekten aynıysa durumu çözmüştüm. Hera'ya deriden, bana ise kandan bulaşmıştı. Fakat bu yine de birçok soruyu cevaplamıyordu. Dahası, suikastçinin amacı beni zehirlemek olsaydı, yaraladıktan sonra kaçabilirdi. O ise direkt öldürmek için çabalamıştı.
Belki de bilerek yapmamıştı.
Ben kendi kendimi zehirlemiştim.
Aniden geriye sıçrayarak Khairos'tan uzaklaştım. Henüz iyileşmemiş bedenim için bu ani hareket başıma koca bir ağrının saplanmasına ve gözlerimin birkaç saniyeliğine kararmasına neden olmuştu. Yine de umursamayarak Khairos'a karşı ellerimi kaldırdım. "Sakın bana yaklaşma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elisya
AdventureGözlerimi sımsıkı kapatarak derin bir nefes aldım. Yapmak üzere olduğum şey benim için bile deliceydi. Sadece birkaç dakika sonra yüzyıllar öncesine gidebilecektim. Ve bu çok tehlikeliydi. Ama buna mecburdum. Başarmam gereken bir görevim vardı. Yanı...