7;"But if we fight to keep this thing alive pretty sure there's no end to us."

535 58 90
                                    

Laboratuvarda neşeyle turlayan yeşil gözlü kız, beyaz kirpiklerinin arasından merakla çalışan arkadaşının yanına geldi. Bakanlığın lideri olan Senjuya karşı herkes çekingen davranıyor, derin saygı gösteriyordu. Kendisini masanın üzerine bırakıp bacaklarını sallandırırken gülümseyerek çalışan Wakasa'ya dikti gözlerini.

"Yapılan organizasyonlar olumlu sonuçlar veriyor mu?" diye mırıldanarak arkadaşını izlemeyi sürdürdü. Wakasa başını kaldırıp her zaman ki bakışlarını Senjuya yöneltti.

"Atanan çiftler ile ilgili olanını mı diyorsun? Pek değil."

"Süreci hızlandırmamız gerekiyor. Bakanlığın vereceği özel ders ile tüm bu pürüzlerden kurtulmuş oluruz, hm?" sorar ifade ile bakan yeşil gözlü kızı başıyla onayladı Wakasa. Bu durumdan memnun olmayan ve sorgulayan gençlerin karışık aklını toparlayıp netleştirmek içindi bu yöntem. Okuldaki tüm atanan çiftlere bu ders verilecekti ama Wakasa aslında bu dersin diğer sıradan dersler gibi olmadığını biliyordu. Çok daha başka boyutları vardı. Sıkıntıyla yerinden kalktı. Oluşabilecek sonuçlar ve kaosu düşündü.

"Gerçekten bunu yapmamız gerekiyor mu? Yoksa sadece göz mü korkutacağız?"

Yeşil gözlerin sahibi muzipçe sırıttı.

"Bunun sonuçlarını atanan çiftler belirleyecek." duyduğu anlamsız sözler ile düşündü Wakasa. Göz korkutmak için yapılmış olabileceğini umdu. Omzuna dokunan el düşündüklerini destekleyici bir eldi.

_________

Mahvolmuş bir halde kütüphanenin sessizliği ile kendi sessizliğine gömülmüştü Baji. Sayfalarını karıştırdığı mangaları anlamaya çalışıyor, dağınık dikkatiyle pekte odaklanamıyordu.

Dün, onu terk eden sevgilisini bu sefer o terk etmişti. Başına gelenlere inanamıyordu. Kazutora tarafından böyle bir ayrıma kurban gideceğini hiç düşünmemişti. Belki de kendisi fazla abartıyordu. Kazutoranın her zaman ki tutkulu halleri diye düşünüp beynini kemiren düşüncelerden kurtulmak için başını iki yana salladı. Duyguları darmadağın bir şekilde yerinde otururken, yanına gelen çocuğu artık tanıyordu. Chifuyu, manga okumasına rağmen mutsuzluğu gözlerinden okunan Bajiye birkaç soru sormuş fakat ilgisiz cevaplar almıştı.

Dün gece yine sevgilisi ile sorun yaşadığını anlamıştı Chifuyu. Onu kolundan tutup çekiştirerek mutlu olmasa bile huzur bulabileceği bir yere götürmek istedi.

Bulunduğu dünyadan kopmuş olan Baji nereye gittiklerini soramayacak kadar çökmüş hissediyordu. Chifuyu, ona olan dargınlığını unutmuş sadece arkadaşı iyi hissetsin diye uğraşıyor, kırgınlığını sürdürmek istemiyor, kıyamıyordu. Huyu buydu. Hiçbir arkadaşına uzun süre küsemez, empati yapar, arkadaşlarının nasıl bir ruh halinde olduğunu anlardı.

Soğuk hava dalgasından sıyrıldığını ve sıcak bir odaya girdiğini fark eden Baji, yüzünü yalayan minik tüy yumağı ile karşılaşınca tebessüm etmeden duramadı. Oturduğu yere dahada yayılıp kucağında onu yalayan tüy yumağını severek keyfini çıkarttı.

Chifuyu, Peke'nin kolay kolay herkese ısınmadığını biliyordu. Bajiyi görür görmez onu koklamış, ısınmış ve sevmeye başlamıştı. Aç olduğunu sorma gereği duymadan gülümseyerek mutfağa gidip bir şeyler hazırlamaya başladı. Baji kucağında onu huzura boğan Pekeyi okşarken, etrafına göz gezdirdi. Televizyonda bir anime kanalı açıktı ve etrafa dağılmış mangalarla kedi oyuncakları vardı. Mutfaktan gelen sevdiği yemeğin kokusunu alan Baji hemen ne pişirdiğini anlamıştı. Mutfağın kapısından görünen Chifuyu ile guruldayan karnını hissedip doğruldu.

Chifuyu ona her zaman ki gibi en sevdiği onunda sevdiğine memnun olduğu kızarmış erişteyi getirdi. Ellerine aldıkları çubuklar ile sıcak erişteleri üfleyerek ağızlarına alıyor, nefis olduğuna dair mırıldanmalar çıkarıyorlardı. Bajinin yorgun bakışlarına rağmen yüzüne yayılan tebessüme ve içindeki boşluğun oluşturduğu soğukluğu biraz olsun ısıtabildiğine sevinmişti Chifuyu.

red strings of fate | bajifuyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin