Hepimiz bir arabaya binmiş yola koyulmuştuk. Ben bacaklarımı kendime doğra çekmiş dışarıyı izlerken, onun delici bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
Ona bakmamaya özen göstererek bakışlarımı boşluğa sabitlemiştim. Gideceğimiz yere vardığımız da Draken arabayı park etmiş, bize de eşyaları almamızı söyleyerek araçtan çıkmıştı.
Herkes kendi çadırını kurmuş, çift olarak kalacaklardı. Çadırı birlikte kurarken bana bir iki soru soran Baji, benden kaçamak yanıtlar almıştı.
Mesafemi koruduğumun farkındaydı. Hava kararınca bi ateşin etrafına oturup herkes sohbet ederken ben gözlerimi ateşe sabitleyerek biramı yudumluyordum.
Sohbete biraz katılmış olsam da genel olarak sessizdim. Herkes hala bizi çift sanıyordu. Bu anlamsız durumu arkadaşlarımıza açıklayarak artık son vermeliydik.
Birlikte kalacağımız çadıra ilerlerken, koluna dokunarak onu durdurdum. Bana yönelen kahverengi gözlerin sahibine uzun süre bakmak istesem de bu isteğime engel olup yutkunarak konuştum.
"Sevgilin ile başbaşa kalmak istersin. O yüzden herkes uyuyorken çadırları değiştirebilirim." Bir şey demesine izin vermeden gidecekken tutulan kolum ile duraksadım.
"Bunu yapmak zorunda değilsin, Chifuyu. Nelere sebep olduğumun farkındayım. Özür dilerim." gözlerinden geçen pişmanlık, canımı yakıyordu. Artık ikisini bir ara da görmek bile canımı yakıyordu. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Sadece bir öpücük tüm dengemi sarsmıştı. O nasıl hissediyordu sormak istiyordum ama alacağım cevaptan korkuyordum.
Öpüştükten sonraki ertesi gün bar da Kazutora ile tekrar bir araya geldiklerini görmemle aklımdaki soru işaretleride cevabını bulmuştu.
Gözleriyle iyi olup olmadığımı sorguladığının farkındaydım.
"Ben iyiyim. Sadece yaşadığım şeyler çok ağır. Hayatım birden 180 derece değişti ve artık doğru ile yanlışı ayırt edemiyorum." diye açıklama yaptım.Ona aşık olduğumu düşünmesini istemezdim. Kimseye bir öpücük ile aşık olacak değildim. Sadece kalbim kırıktı işte. Kendimi bi kenara atılmış gibi hissetmeme engel olamıyordum. Korkmuştum ve şoka uğramıştım. İçimde gezinen, hissettiğim bu duygunun ne olduğunu çözemiyordum. Öpücük zehirliydi. Çarpılmış gibi hissediyordum.
Kendi hissettiğim şeyler ile ilgili soru işaretlerinede yanıt bulmayı dileyerek ormana doğru ilerledim. Baji Kazutora ile kalmayacağını bunun insanların kafasını karıştıracağını söylese de diretmesine izin vermemiş, çoktan Kazutoranın çadırına çantamı koyarken Baji homurdanmıştı.
İçinde bulunduğum boğucu havaya daha fazla katlanmak istemeyip kendimi ormanın derinliklerine atmıştım. Kırık kalbim ve boğazımdaki yumruları atmak için nefes almaya ihtiyacım vardı. Ayaklarımın altında ezilen çalıların çıkarttığı sesler eşliğinde sessizliğin içinde ilerliyordum.
İçimde dolup taşmak için can atan acı dolu çığlıkları görmezden gelmeye çalıştım. Yaşamım boyunca karşılaştığım tüm zorlukları içime atmış, güçlü kalarak üstesinden gelmiştim. Yıpranmış, bitkin ruhum soğuk gecenin rüzgarında savruluyordu.
Sessizliği bölen duyduğum ayak sesleriydi. Karşımda yürüyen karanlık silueti görmemle durdum. Montumun cebine sıkıştırdığım ellerimi sıkarak önüme bakmaya devam ediyordum. Kendisinden önce içki dolu nefesini duymuştum.
Karşıma dikilen beden, kararmış gözler ve anlamsız bayık bakışlarla karşıma geçmiş, öylece duruyordu. Sarıyla karışık siyah saç tutamlarının ardına gizlediği sarı gözleri, bana içinde kıskançlık ve öfke barındıran bayık bakışlar ile bakıyordu. Sarhoş olduğu her halinden belliydi. Çenesi kaskatı kesilmişti.
Sinirli bir Kazutora görmeye alışıktım fakat sinirini yanlış insanlardan çıkarıyordu.
Bir şey demeden önünden geçip gideceğim sıra da gitmeme tabiki izin vermeyerek koluma yapıştı. Sımsıkı tuttuğu kolumu ellerinden sertçe kurtarıp suratına baktım.
"O gün neler oldu?" soğuk gece de buz gibi çıkan sesi, hırıltılıydı. Benden net bir cevap beklediğini anladığımda ona doğru dönüp cevapladım.
"Bizi bu durumdan kurtarmaya çalıştı. Olabilecek en saçma yöntemle." erkek arkadaşı daha önce Kazutorayı ve başka kızları da defalarca öpmüş olmalıydı çünkü fazlasıyla tecrübeliydi.
Bense tecrübesiz, ilk öpücüğünü böyle saçma bir şekilde alan zavallının tekiydim. Kapkara gözler ve çatılı kaşlar ile bana dahada yaklaştı.
"Bu birbirinizle temas ettiniz demek mi oluyor?"
Tanrı aşkına. Hala neden uzatıyordukki? Direkt sor işte seks mi yaptınız diye.
Erkek arkadaşına güveniyorsa bunu sormamalıydı. Ya da kendine karşı fazla özgüvensizdi çünkü bu öfke patlamalarının başka açıklaması olamazdı.
Daha fazla uzatmak istemeyip bıkkınlıkla nefesimi burnumdan dışarı verdim.
"Evet öpüştük. Merek ediyorsan, daha ilerisi olmadı çünkü erkek arkadaşın hükümetin tüm bu manipulasyonlarına kanacak kadar kalın kafalı. Sadece bir öpücüktü, o da hükümet bizi rahat bıraksın diyeydi. Artık rahatça ilişkinizi yaşayabilirsiniz. Göze pek çarpmayacaksınız."
Uzun bir öpücüktü ama bunu detaylı söylersem karşımda patlamaya hazır öfkeli Kazutorayı iyice tetiklerdim.
Tahminlerimin doğru çıkması uzun sürmedi. Sadece bunu söylemek bile onu tetiklemeye yetmişti.
Yüzüme yediğim darbe ile sendeleyip kendimi yerde buldum. Normalde olsaydı dengemi kolay kolay kaybedip düşmezdim ama bu hazırlıksız yakalandığım bi saldırıydı.
Üstüme çıkıp bana yumrukları ard arda geçiren bedene karşılık vermek istemedim. O an yüreğimdeki tüm sesler ölmüştü. Ruhumdaki yorgunluk tüm bedenimi sarmış, öylece izliyordum karşımdaki kişiyi. Fiziksel şiddeti hissedemeyecek kadar gürültülüydü içim. Acı çekiyordu ve sinirini birisinden-bir şeyden çıkarması gerekiyordu. Herkesin acıya karşı tepkisi farklıydı.
Dakikalar sonra üstümden çekilen beden ile yüzüme inen darbeler durdu. Burnumdan sızan sıcak kanı hissedebiliyordum. Baji, ensesinden yakaladığı Kazutoraya söverek bir şeyler söylüyordu ama umursayacak durumda değildim. Kendimi zorlukla yerden kaldırıp dizlerim üstünde doğruldum ve endişe ile bana doğru eğilen kahverengi gözlerin sahibine baktım.
Kazutora, ne kadar şanslı olduğunun farkında bile değildi.
İçimi bıçakla deşiliyormuş gibi hissettiren düşünceleri def ettim ve sessizce teşekkür ederek yanlarından uzaklaştım. Boğazımdaki yumrudan uzun süre kurtulmam mümkün değil gibiydi.
Onları yanyana görmek, aklımda öpüştüğümüz o gecenin anılarının parça parça zihnimde canlanmasına neden oluyordu ve bu fazlasıyla acı vericiydi.
Hem hissettiklerim yüzünden suçluluk, hem de -belki de hissetmeye hakkım olmayan- o kırgınlığı hissediyordum bünyemde. Karmakarışık duygularım birbirine girmiş, geriye enkaz bırakmıştı. Dışımında içimin görüntüsünden bi farkı yoktu artık.
Çadırlara vardığımda beni gören Takenin gözleri korkuyla açılmıştı. Neler olduğunu sorarken ağzımdan tek bir cümle çıkmıştı.
"Burdan bir an önce gitmek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red strings of fate | bajifuyu
FanfictionJaponyada yıllar içerisinde artan depresyon ve intihar oranları gelecekteki nüfus kıtlığına sebep olmuş, Yukari yasasının yürürlüğe girmesine neden olmuştur. Ülkenin genç bireyleri, 18 yaşlarına girince evlenecekleri eşlerinin kim olduğuna dair bild...