4; "That's the curse of a wrong choose."

590 72 59
                                    

Tek tek tüm reyonları gezerek birbirine karışmış manga ve çizgi romanları ait oldukları yerlere yerleştiriyordu Chifuyu. Bugün Cumartesiydi fakat patronu iş arkadaşının vardiyasını tek başına geçiremeyeceğini, ona mesaiye kalıp yardım etmesi için ricada bulunmuştu. Patronunun ricasını kıramayan Chifuyu, haftasonunu Takemichi ile beraber çalışarak geçirdiği için çokta şikayetçi değildi aslında.

Takemichi arada sırada depodan veya bilinmeyen bi yerlerden bulup çıkardığı yetişkin içerikli dergileri gizlice sırıtarak Chifuyuya göstersede, o bununla ilgilenmemiş ve dergilere göz ucuyla bile bakmadan yerine götürüp koymasını söylemişti. Dağ yığını gibi karışık olan kitap yığınını biraz olsun toparlayıp düzenleyebilmiş, ait oldukları raflara koyabilmişlerdi sonunda.

Yorgunca nefes verip bi sandalyeye çöken Chifuyu, Takemichinin sırıtarak ona okuduğu mangaları anlatmasını dinliyordu. Açılan dükkan kapısı ile dikkatleri oraya dağıldı. Ayağa kalkarak kapıya ve gelen kişiye odaklandı.

"Pardon, kapıdaki yazıyı görmediniz sanırım. Vardiya saatleri dışındayız-" cümlesini bölen karşısındaki çocuğun yoğun bakışları olmuştu. Yavaşça ona doğru yaklaşmıştı renkli saçlı çocuk ve elini tezgaha dayayarak baştan aşağı Chifuyuyu süzdü.

Chifuyu anlamsız bakışlarını gönderirken, karşısındaki çocuk yüzüne yalancı bir gülümseme yerleştirmiş ve yanlarına ulaşmış olan sarışın dağınık saçlı çocuğa yöneltmişti bakışlarını.

"Takemichi sen misin?" görür görmez sorduğu ilk soru ile afallayan Takemichi, onaylayarak başını salladı. "Hayatımla ilgilenmeye devam edersen o soktuğun burnunu kırarım." diye dişlerinin arasından sertçe tısladı. Chifuyu arkadaşına koruma içgüdüsüyle hemen önüne geçip öne doğru atıldı.

"Bir dakika. Kimsin sen? Ne saçmalıyorsun?" Takemichi yutkunarak ona baktı. Chifuyunun geçenki bulunduğu ricanın sonuçlarının onun başına patlak vermesini beklemiyordu Chifuyu. Sebep olduğu karışıklığa bir yenisi daha eklenmesin diye uğraştı.

"Arkadaşlarının dedikodu yapması onun suçu değil." gülüşü genişleyen altın gözlü çocuk, gözlerindeki yoğun öfkeyi göstermek istercesine dahada çok artırıyordu ortamın gerginliğini.

"Sen ve ezik arkadaşın sikimde değil. Ortam ve şartların işine geldiği gibi konumlandırıldığının farkındayım ama senin gibi silik tipleri bilirim. Hayatlarına yeni bir değişiklik geldiğini sanırlar. Sadece yerini bil ve arkadaşını etrafımdan çek." Chifuyu, suratına her zaman ki gözlerinin kısıldığı o gülümsemelerinden birini yollayarak dudaklarını yukarı doğru kıvırıp ellerini soğuk tezgaha dayadı. Suratındaki yapmacık gülümsemesi onu bile rahatsız etmişti. Öne doğru eğildi.

"Başka bir arzunuz yoksa dükkanı kapatıyoruz. İyi günler." Kazutora yumruğunu sıkarak ona bakıyordu. Bir anda koluna yapışan el ile başını soluna çevirdi.

"Kazu, gidiyoruz." sertle tıslayan siyah saçların sahibi, Kazutorayı inatlaşsa da dışarı sürükleyerek çıkarmıştı. Derince bir nefes veren Chifuyu omzuna konulan el ile, belli belirsiz gülümseyerek yanındaki arkadaşına baktı.

Tam da burada ne haltlar karıştırdığını soracakken, Kazutoranın öfkeyle gösterdiği telefondaki fotoğrafa odaklandı, gördüğü fotoğraf karşısında tepkisizliğini korumuştu.

"Etrafa karşı el ele görünmemiz gerekiyor. Yoksa hükümet daha fazla sorun çıkarır. Hatta bizi o yere bile gönderebilir-" onu duvara sertçe iten Kazutora, dişlerini kırarcasına sıkıyordu.

"Sadece 2 gün! Sadece siktiğim 2 gün ayrı kaldık Baji! Ondada bunlar yaşanıyor. Daha ne kadar ileri gitmeyi düşünüyorsunuz? Şimdiden Mikey ve diğerleri bana neler olduğunu sormaya başladı. Etrafımdaki herkes bana acıyarak bakıyor." hala sadece kendini düşündüğünü fark etmişti. Bajinin ne durumda olduğu umurunda bile değildi sanki. Huzurunun bozulmuş olması onun suçuymuş gibi davranıyordu.

"Hükümete yöneltemediğin öfkeni bana yöneltme. Öfkenin asıl sebebi ben değilim. Ben sevgilinim. Şunun farkına var artık." gömleğinin yakasını ellerinden kurtarmış burnundan soluyan Kazutorayı öylece sokağın bir ucunda bırakmıştı.

Doğru insanı seçtiğine inanıyordu ama onu bu kadar yoracağını tahmin etmemişti Baji. Hemen ilk sıkıntıda bütün yük onun omuzlarına bırakılıyor, elinde olmayan sebepler yüzünden o suçlanıyordu. En ihtiyaç duyduğu aşık olduğu insanın bir an da bu kadar değişmesi canını fazlasıyla yakıyordu.

Sanki bildiği aşık olduğu Kazutorayı değil, haddinden fazla olan kıskançlığı ve bencilliğinin onu yiyip bitirdiği Kazutorayı izliyordu karşısında. Hatasını anlaması için ona bi müddet süre vermişti fakat Chifuyu ile etrafa verdiği bu süslü görünüm, Kazutorayı dahada tetikleyen nedenlerden biriydi.

18 yaşın getirdiği zorluklardan birisine küfrederken diğer insanlar gibi mental çöküş yaşayıp intihar etmiş olabilmeyi diledi bi an. İntihar ve depresyon oranlarının artmasının sebebinin ruh eşini bulamayan insanlar olduğunu sadece buna bağlanmış olabilmesine okkalı bir küfür savurmuştu. Bilimin ne kadar geliştiği ve yaptığı analizler umrunda değildi. Ruh eşi zımbırtısına inanmıyordu. Sadece onun seçtiği kıskanç sevgilisinin eski haline geri dönmesini istiyordu.

Saçlarını ve yüzünü soğuk suyla ıslatıp kendine gelebilmeyi dileyerek aynadan kendisini izlemeyi bıraktı ve banyodan dışarı çıktı. Cebinde titreyen telefon ile homurdandı. Bu telefon ve gönderdiği mesaj yüzünden hayatı kararma noktasına gelmişti. Cebinden çıkardığı telefonu açıp mesajı okudu.

mikky:
Hey, selam. Bu akşam, partii! ^_^
Çete lideri herkesi görmek istiyor, gelmeyeni meşhur parmak arası terliklerim ile kutsuyorum. Görüşmek üzere xx.
______

Gözlerini devirmeden duramadı Baji. Her zaman ki Mikey diye geçirdi içinden. Her ay bi yer ayarlayıp parti vermeden duramazdı. Özellikle geçmiş doğum gününü unutmadığınıda hatırlatmak için bahaneyle yapıyordu bunu. Haftasonu Bajinin evleneceği kişinin belli olmasını kutlayıp içkilerle coşmak için her türlü bahanenin arkasına sığınırdı.








red strings of fate | bajifuyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin