2; "Here on earth where everything is cruel."

687 92 69
                                    

Okulun son saatlerinden sonra kendini dışarı atmış, ezbere bildiği yolu yürümeye başlamıştı Baji. Uyuduğu iki saatlik uyku ona yetmemiş olsa da yaşadıklarına küfürler savurarak yürüyordu. Tüm bunları kolayca kabullenmeyecekti.

Ayaklarının onu getirdiği eve baktı. Kapıyı birkaç kez sabırsızca çalmıştı. Saniyeler sonra açılan kapı ile boşta kalan elini karşısında duran çocuğa uzatarak kendine doğru çekti.

Sarmaladığı bedenin sahibi ona karşılık vermiyor, kolları iki yanında sarkık duruyordu. Bu anlamsız sessizliğe son vermek için bedenini ondan ayırıp karşısındaki durgun bedene baktı. Kazutoranın bakışları boşluğa gömülmüştü. Saniyeler birbirini kovalarken yutkunarak zorlukla araladı dudaklarını. "Buraya gelme artık. Bir daha görüşmek istemiyorum." işittiği sözler ile omzunu kavrayan elleri sıkılaştı Bajinin.

"Saçmalamayı kes. Bunu çözmenin bi yolunu bulacağım. Buna uymak zorunda değiliz. Karşı çıkabiliriz-"

"Buraya gelmen doğru değil!" sert sözler ile sözünü kesip başını yere eğdi Kazutora. Ona bakmaya cesaret edemiyordu. Sıktığı dişlerinin arasından konuştu. "Birlikte göründükçe dahada büyük sıkıntılara yol açarız. Bir başkasıyla ilişkide olduğun anlaşılırsa bu senin içinde benim içinde sıkıntı olur. Kendinden daha fazla nefret ettirme ve git." Sıktığı omuzu bıraktı Baji. Kolları iki yanına boşluğa düşerken boş bakışlarının yerini hayal kırıklığı almıştı.

"Bu konuşmayı yapmak için iyi hazırlandın mı? Hiç beceremiyorsun çünkü." dudaklarının arasından kısık sesle dökülen kelimelerle Baji, sert bakışlarıyla onu süzüyordu. Kazutora hiçbir şey demeden kapıyı kapattı.

Yüzüne çarpan rüzgar ile boşlukta savrulan ruhunu hissetti Baji. O kapı sadece yüzüne değil, bütün bi geçmişini bir hiçmiş gibi suratına savurmuştu sanki. İçinde biriken öfkeye engel olamıyordu. Sikik bir sistemin kurbanı olmaya hiç niyeti yoktu. Başına ne gelirse gelsin buna karşı çıkacaktı. Kazutoranın buna karşı gelemeyecek kadar zayıf olduğunu biliyordu. Yanında olamamıştı ama bu Bajinin pes etmesi için bir sebep değildi. Boş kalan ellerini ısıtabilmek için hırkasının ceplerine sokup evinin yolunu tuttu.

Kapının önündeki tanımadığı insanları görünce tuhaf bakışlarına engel olamadı. Yakınlaştığında kapının önünde olan anne ve babasının onları karşıladığını gördü.

"Hoş geldin Keisuke, sevgili ailemiz ile tanış!" annesinin şirin gülümsemesiyle söylediği neşeli sözleri, Bajinin dahada anlamsız bakışlar yollamasına sebep olmuştu. Tam da burada ne haltlar döndüğünü sorgulayacakken, başını ona çeviren sarışın kadın ile duraksadı.

"Keisuke sensin demek, merhaba." kadın o kadar nazik ve saygılı bir dille konuşmuştuki, Baji buna kabaca bir tepki veremedi. Ona uzatılan eli sıktı. Onları içeri davet eden anne ve babasının suratlarındaki tebessüme içinden söverek yürüdü Baji. Bu kadar kolay olmamalıydı. Bu kadar kolay ve hızla ilerlememeliydi her şey. Bir kabusta olabilirdi. Bir an önce uyanmak istedi. Sinirle kanepelerden birine oturdu. Karşısındaki neşeyle konuşan yetişkinlere inanamayarak baktı.

Ülkede büyük sorunlara yol açan mental çöküşün getirdiği nüfus kıtlığı yüzünden nasıl saçma bir sistemin içine düştüğünü sorgulayarak beynini kemirip durdu. Son 2 yıldır yürürlüğe girmiş olan bu sistem, söylenilenlere göre olumlu sonuçlar veriyordu. Gördüğü haberlere inanmamayı seçti Baji.

Başkalarının onun adına evleneceği kişiyi seçtiği saçma dünyada, onun kalbinin seçtiği kişi yanlış olamazdı.

Çalan zil ile kapıya hızlı adımlarla ulaşan annesinin, içeriye davet ettiği kişiye bakma gereği bile duymadı Baji.

Tamam, bu saçmalıktan ne kadar kolay sıyrılırsak o kadar iyi olacak.
diye geçirdi aklından.

Hatta belkide rüşvet bile teklif edebilirdi. Pısırık bir tip ise okulundaki zorbalardan koruma karşılığında bu saçmalığa en kısa zamanda son verebilir, hayatını etkilemesine izin vermezdi. Kızarmış eriştesini bile bölüşür, bu evlilik saçmalığına uymamak için elinden geleni yapardı. Aşık olduğu insanı bu kadar basit bir sebep yüzünden kolayca kaybetmek istemiyordu. Savaşması gerekiyorsa savaşacaktı.

Karşısındaki koltuğa sessizce oturmuş, avuç içindeki parmaklarıyla oynayan bol kazak giymiş olan sarışın çocuk, etrafına bakmıyordu bile. Arada sırada bakışlarını Bajiyi incelemek için saniyelik kaydırıyor, sonra yine odağını başka bir yöne veriyordu. Bajinin ilgisizliği, onu dahada sinirlendirmişti. Burada olmak zorunda olduğu için buradaydı. Bunu onunda anlamasını diledi fakat Baji etrafındaki herkesi öldürmek ister gibi bi bıkkınlıkla bakıyordu yanındaki insanlara. Annesinin ona yönelttiği sorulara kaba yanıtlar vermiş, Chifuyu ile ilgili sorulan sorularaysa ilgisiz kalarak karşısındaki sarışın çocuğun tepesini attırmıştı.

Sinirle ayağa kalkan çocuk, odadaki konuşmanın yarım kalmasına neden oldu. "Yeter artık!" diye haykırdı. Avuçlarını öfkeyle sıkıp Bajinin kahverengi gözlerinin içine yöneltmişti zümrüt gözlerini. Bajinin bakışlarıda ondan farksız değildi. Bu saçmalığın bir an önce bitmesini istiyordu. "Burada bu saçmalığa katlanmak zorunda hissedebilirsin, ama bana böyle davranma hakkına sahip değilsin. En azından biraz umrundaymış gibi yapabilirsin." sinirle tıslayan çocuk, evi terk etti. Annesi arkasından gitsede faydasızdı, Chifuyunun ancak kedisiyle başbaşa kalarak sakinleşebileceğini biliyordu.








red strings of fate | bajifuyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin