#Wattys2016 Koleksiyoncu Edisyonu Kazananlarından birisiyiz!
Hiçbir şey tesadüf olmadığı gibi bundan sonra yaşayacaklarıda tesadüf değildi. İzmir onun dönüm noktasıydı. Aşkını, sevdasını, kaybettiklerini bulduğu şehirdi. Hayatı asıl bundan sonra ba...
Saatin on iki olduğunu umursamadan havuz başına ilerledim. Poyraza olan sinirim hala geçmemişti ve hala sinirimden kendi kendimi yiyordum. Havuz başına gelince Jean'ımı dizime kadar kıvırdım ve oturup dizime kadar ayaklarımı suya soktum. Ilık suydu ve bende rahatlatıcı bir etki yaratıyordu. Ayaklarımı oynatarak suda biraz eğlendim. Canım sıkılınca odama çıkıp uyumaya karar verdim. Ayaklarımı sudan çekip ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla kendimi suda bulmam bir oldu. Suyun içinde gözlerimi yavaşça açtım. Havuzdaydım, biri beni havuza itmişti. Ellerimle çırpınıp kendimi suyun üstüne çıkardım. Yüzümdeki ıslak saçları arkaya attırıp karşımda ki Bay Sapığa baktım. Ah Poyraz! Dua et katil olmak için çok gencim.
"Sen..." diyebildim sadece.
"Ben" deyip güldü. Bütün hücrelerimde hissettiğim sinir git gide büyüdü. Sadece beni yalnız bırakması ve kendimi suda bulmamdan dolayı değildi bu sinir. Elimi uzattım beni çekmesi lazımdı sudan. Oturduğu şezlongdan kalkıp bir elime bir de yüzüme baktı. Yüzümde oluşturduğum acıklı durumdan etkilenmiş olmalı ki elimi tuttu. Beni yukarıya çıkardı. Her yerimden su akıyordu ve kahretsin ki çok utanç vericiydi! Üşüyordum da. "Ya sen... Ne yapıyorsun ya?"
"Ne yapıyorum kırmızı sütyenli?"
Göğsüne bir yumruk attım. "Senin benimle zorun ne?"
"Doğrusunu söylemek gerekirse ıslakken çok tahrik edicisin"
Onun bu rahatlığı sinirden ellerimin titremesine sebep olmuştu. Şuan o kaslarını yumruklamamak için kendimi zor tutuyordum. Neydi bu sinir? Ayak parmaklarımdan, saç tellerime kadar hissettiğim bir sinir.
"Ya sen... Sen nasıl bir hayvansın? Ha!"
Güldü. "Çok tatlı bir hayvanım değil mi?"
"Sen var ya... Hayatımda tanıdığım en iğrenç ve sözünü tutmayan hayvansın! Hayvan herif!" Üşümekten titreme kısmına geçmiştim. Dişlerim zangır zangır titriyordu. Bunun intikamını almalıydım.
Omuz silkince onu havuza doğru ittirdim. Yerinden bile kıpırdamadı. Ne yaptığımı anlayıp "Beni hiçbir kuvvet bu saatte o havuza sokamaz!" dedi. Hiçbir kuvvet?
Poyrazın dudaklarına bakıp dudaklarımı yaladım. Demek hiçbir kuvvet ha? O ne yaptığımı anlamaya çalışırken aniden dudaklarına yapıştım. Ah! Kahretsin ki karşılık verdi. Onu aniden havuza ittirince elimi yakaladı ve bende kendimi havuzda buldum. Onu öptüğüme hiç pişman değildim çünkü o da beni sinirinden öpmüştü. Ah kabul çok zevkliydi. İkimizde aynı anda sudan kafamızı kaldırdık ve ben kendimi iyi hissetmiyordum.
"Poyraz... Yine hasta olacağım" derken yüzümü buruşturdum. Suda bana doğru ilerledi ve hiç anlamadığım bir anda beni belimden yakaladı.
"Niye normal bir şekilde öpüşmüyoruz?"
Tek kaşımı kaldırdım. "Ben burada ne diyorum sen ne diyorsun? Bana bu gece yüzünden ömür billâh bakmak zorunda kalabilirsin"
"Sen de bana bakacaksan neden olmasın, ben kesinlikle varım"
Duyduğum cümleyle ağzım şaşkınlıkla açıldı ve bundan yararlandı. Alt dudağımda hissettiğim acıyla kendime geldim. Ondan uzaklaşmaya çalıştım ama izin vermedi.
"Sadece karşılık ver!" diye tısladı.
Aniden yeniden dudaklarıma kapanınca ellerimi beline doladım. Benim onu ittirip tokadı basmam gerekirdi ama işte ona karşılık vermekten başka bir şey yapamıyordum. Nefessizlikten öleceğimi sandım, Poyraz beni bırakmıyordu. En sonunda da nefessiz kalınca beni bıraktı. Ellerimi ondan çekip ittirdim. "İstediğin oldu mu?"
Başını sallayıp benden uzaklaştı ve havuzdan çıktı. Bende sudan çıkınca fark ettim ki Poyrazın saçlarından akan sular onu daha çekici gösteriyordu ve bu benim ağzımın sularının akmasına sebep oluyordu. Cidden ben bu çocukla mı öpüşmüştüm? "Senin yüzünden hasta olacağım"
Omuz silkip bileğimden tuttu ve villaya doğru sürükledi. Villadan içeriye adım atarken titremekten yeni bir canlı oluşturduğumu fark ettim. Yanımdaki sapık üşümüyordu ki titreyecek. Merdivenlerden yukarıya çıkarken Allahtan dilediğim tek şey kimsenin karşımıza çıkmamasıydı. Allahtan Poyrazda benim gibi düşünmekteydi ki sessiz sessiz yukarıya çıkıyorduk. Benim odamın kapısının karşısına gelince kolumu çekmeye çalıştım. Tabi ki de başarısız oldum. "Bırak elimi"
Elimi bırakınca direk odama daldım. Ah, bu gece de uyku yoktu bana...
-SAAT: 01.45-
Aslı'dan
Uykumu bölen telefona saydırırken yatağın içinden kaybolan telefonu buldum ve arayana baktım. Bu saatte kimdi bu ya? Bilmediğim bir numaraydı. "Alo?"
"Aslı" Kerem! Sarhoş muydu bu çocuk? Ağzında kelimeler yuvarlanıyordu.
"Kerem?"
"Evet, ben güzelim" Ah, 'güzelim' deyişine kurban. Ben susunca oda sustu. Nefes alışverişlerini duyabiliyordum. Aramızda ki sessizlik bir dakika falan devam ederken sessizliği ben bozdum. "Kimden arıyorsun sen?"
"Arda'dan"
"Senin telefonuna ne oldu?"
"Cebimden çıkarması zor geldi" Ne yani numarama bakmadan beni arayabiliyorsa benim numaramı ezbere mi biliyordu?
"Numaramı ezbere biliyor musun?"
"053........" Ezbere biliyordu, ben bile onunkini bilmezken.
"Ne diyeceğimi bilemedim"
"İnan bana seninle ilgili her şeyi ezbere biliyorum." Ben cevap veremeyince "Orda mısın?" diye sordu.
"Sadece düşünüyordum"
"Yoksa benim ile ilgili ateşli şeyler mi düşünüyorsun?"
Kıkırdadım. "Ya... Neden aradın?"
"Çünkü ya sesini duyacaktım ya da beynimi ele geçirmene izin verecektim."
"Hım... Pişman olmak... Bir de şunu duy o zaman... Seni öpmek istiyorum... Pardon seni çok özledim diyecektim... Anasını satayım seni gerçekten çok öpmek istiyorum"
Ben duyduklarım karşısında şoka girerken Keremin "Bağırın ulan 'AĞLATIP DA GÜLENE YAZIKLAR OLSUN' diye" bağırmasıyla daha gülmek geldi içimden.
"Kerem?"
"Kapatıyorum güzel gözlüm..." dedikten sonra duyduğum tek şey 'dıt dıt' sesleri oldu. Telefonu elimden düşürürken hala şoktaydım. Evin içinde gecenin bir saatinde çıkardığım sese ben bile akıl sır erdirememiştim.
"BAĞIRIN ULAN 'AĞLATIP DA GÜLENE YAZIKLAR OLSUN'!"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.