İyi okumalar.
Bukreden
Kandırılmak; sizin için bir kelime, dört hece, on bir harf olabilirdi. Ama benim için adeta ölürken çekilen acıydı. Kandırılmış mıydım? Öyle gibi gözüküyordu. Saç uçlarımdan tut ayak parmağıma kadar acı çekiyordum. Bedensel değil ruhsal yönden çekiyordum acıyı. Belki biri bana işkence etse teker teker kemiklerimi kırsa bu kadar çok acı çekmezdim. Nefesim kesiliyor, kalbim sıkışıyor, dudaklarım sızlıyordu. Buna rağmen delice gözlerimi sevdiğim adamdan çekmeyip dediklerini teker teker düşündüm.
Ünlü mafya adamı Vedat Saraç! Kimdi ki o? Hayatımda tehlikeli insanlar pek olmamıştı şimdiye kadar, hele mafya gibi biri hiç olmamıştı. Bu yüzden Vedat Saraç'ı asla tanımazdım. Tanıma gibi bir isteğim yoktu ya!
Mafya adamının veliaht'ıydı demek Poyraz Bey! Nasıl velihattı anlamamıştım ki. Veliaht derken ne demek istemişti. O adama bir şey olursa her şeyin başına Poyraz mı geçecekti? Allah'ım diye yalvardım içimden. Keşke bütün her şey rüya olsa! Değildi maalesef, rüya değil gerçekti. Asıl gerçek!
Bu mahallenin sahibiydi demek. Nasıl sahibiydi? Para anlamında falan mıydı acaba? Kumarhane! Mahallede bir kumarhane vardı ve Poyraz oranın sahibiydi.
Çetenin lideriydi bir de! Ah her şey şimdi açıklığa kavuşuyordu. Demek kendilerine çete diyorlardı. Kerem, Anıl, Arda, Sinan... Poyraz! Acaba başka biri var mıydı bu çete de?
Beynimde ki her hücre teker teker yanmaya başladı. Error veriyordum adeta. Göğüs kafesimde hissettiği ağırlıkla ve artık yavaş yavaş ağırlaşan gözlerimle kendimi olduğum yere bıraktım ve gözlerim tamamen kapandı.
Poyrazdan
Bukre bayılınca onu ben yakaladım. Salondan çıkarıp kendi odama götürdüm. Yatağıma yatırıp onu izledim.
Tamam, belki artık olan olmuştu ama ben ne yapabilirdin ki. Korktuğun başına gelmişti. Ya Bukre benden korkup beni terk ederse? İşte o zaman ağır bir yenilgiye uğrardım.
İlk kez bu kadar çok korkuyordum. Deli gibi korkuyordum! Vedat Saraçtan bile korkmayan ben şimdi deli gibi korkuyordum. Sevdiğim kadının beni bırakmasından korkuyordum. İlk kez korkuyla yüzleşiyordum.
Sevdiğime uzun uzun baktım. Sarı ve siyah saçlarına, pembemsi dudaklarına, burnuna uzun uzun baktım. Çok güzeldi be...
Eğilip saçlarına öpücük bıraktım. Kokusunu içine çektmi. Sanki son kez o kokuyu içime çekecekmiş gibi...
Aryadan
Bukre ve Poyrazdan sonra Aslı ile Kerem de gidince salonda sadece Anıl, Arda, Ediz, Sinan ve ben kalmıştık. Sinan sinirle odadan çıkıp kendi odasına gitti. Bir an Arda ve Anıl'la bakıştmı sonra o da odadan çıktım. Sinan'ın odasının kapısına gelirken derin derin nefesler alıp verdim. Ya terslerse! Ellerim titreye titreye kapıyı açtım. Sinan odasındaki camdan yeni yeni çıkmaya başlayan Ay'ı izliyordu. Gelişimi kapının sesinden anlamış olmalıydı ama umursamadı.
"Girebilir miyim?" diye sorunca soruma cevap vermeyip susmayı tercih etti.
Gözlerimi devirip içeri girdim. Kapıyı kapatınca kapıya yaslanıp kısa bir süre Sinan'ın sırtına baktım. Konuşmak her ikimize de iyi gelebilirdi aslında. Kapıya yaslanmayı bırakıp Sinan'ın yanına doğru yürüdüm. "Biraz konuşalım mı?"
Ellerini göğsünde birleştirip "Gerek yok" dedi. Vardı aslında! Konuşmaya deli gibi ihtiyacımız vardı.
Aklıma gelen fikirle ağzıma geleni söyledim. "Eğer şimdi benimle konuşmazsan tüm polislere, zabıtalara, hatta tüm halka sizin mafya olduğunuzu anlatırım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı: Bay Sapık [Wattys2016 Kazananı]
Humor#Wattys2016 Koleksiyoncu Edisyonu Kazananlarından birisiyiz! Hiçbir şey tesadüf olmadığı gibi bundan sonra yaşayacaklarıda tesadüf değildi. İzmir onun dönüm noktasıydı. Aşkını, sevdasını, kaybettiklerini bulduğu şehirdi. Hayatı asıl bundan sonra ba...