Kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünü olup GERÇEKLE İLGİSİ YOKTUR.
1819
Soğuk, kimsesiz bir geceydi.
Şiddetle esen rüzgar, beraberinde karı da getirmişti. Saniyeler içinde küçük kasabanın üstüne bembeyaz bir örtü serilmiş, geceyi saran sesleri zifiri bir sessizliğe dönüştürmüştü. Uzakta kalan evlerin cılız ışığı yağan kar tanelerine vurarak seyirlik bir gösteri sunuyordu.
Lapa lapa yağan karın farkına ancak varabilmiş çocuklar, camlara kafalarını dayamışlardı. Küçük pencereler görüş alanlarını kısıtlıyordu fakat bu onların heyecanla dışarıyı izlemelerine engel değildi. Yılın ilk karı yağmaya başlamıştı. Her yıl çoğu kez kar görmelerine rağmen ilki hep özel olurdu onlar için. Kimisi dudaklarını bükmüş, onların bu saatte dışarı çıkmasına katiyen izin vermeyen annelerine yalvarıyor; kimisi sessizce manzaranın tadını çıkarıyordu.
Sobanın cayır cayır yanan ateşinin sımsıcak yaptığı evlerinde otururlarken dışarıdaki soğuğun farkında değillerdi tabii.
Evlerinin çok uzağındaki ormanların arasında var gücüyle, topallaya topallaya koşan yaşlı kadınsa, pek âlâ farkındaydı. Üstündeki ince hırka rüzgarın şiddetiyle uçuşuyor, tüm soğuğu vücudunun yemesine sebebiyet veriyordu. Gittikçe şiddetini arttıran kar görüş alanını daraltıyor, kirpiklerinin üstünde birikerek sürekli gözlerini kırpmasına neden oluyordu. Yaşı nedeniyle zaten güçten düşmüştü, bir de bu soğukta incecik kıyafetlerle taşlı tümsekli yolları aşmak iyice yormuştu onu. Tek gayesi beylerinin verdiği görevi yerine getirmekti, ondan sonra evine varmadan bayılabilirdi de, ölebilirdi de. Ölümden korkacak yaşı geçmişti ama beyinden hala korkuyordu.
Feri sönmüş gözleri birazcıkta olsa ısınmasını sağlayan, iki koluyla sımsıkı sarıldığı çarşaf yığınlarına döndü. Arada bir elindeki fenerin aydınlattığı çamurlu, tümsekli yollarda düşmemek için önüne baksa da gözleri hep çarşaf yığınına geri dönüyordu.
Çarşaf yığının içindeki bir eli ağzında, soğuktan hiç etkilenmeden mışıl mışıl uyuyan bebek onun bu geceki tedirginliğinin sebebiydi.
Tek eliyle tuttuğu bebeğin üzerini buruşmuş, ince elleriyle biraz daha örttü ve iyice kendine bastırdı. Hiçbir şeyden haberi olmadan sessizce uyuması hem kadını rahatlatıyor hem de telaşlandırıyordu. Bebeğin bağıra bağıra ağlamasını istiyordu bir yanı. Ona bu yapılanlara sessiz kalmasın, tüm hıncını atmak istercesine bağırsın, hatta ona bunu yaptığı için yaşlı kadını sarkmış, buruş buruş yüzünü elleriyle çizsin istiyordu.
Belki içindeki vicdan azabı biraz da olsa geçerdi böylelikle.
Ama hiçbirini yapmıyordu. Kafasını kadının göğsüne iyice sıkıştırmış, ne dışarıdaki soğuğu ne de ormandan gelen ürkütücü sesleri duyuyordu.
Kadın daha fazla bebeğin masum yüzünü izlemek istemedi. Hak etmiyordu çünkü. Bu yaptığından sonra bu dünyadaki iyi hiçbir şeyi hak etmeyecekti, bunu biliyordu. Vicdanı bir ömür boyu kalbini kıskacı altına alacak, ona eziyet çektirecekti.
Nehirin sesinin duyulmaya başlamasıyla buz kesmiş alnından sıcak bir damlanın süzüldüğünü hissetti. Çok yaklaşmıştı. Bunu yapacaktı ve kurtulacaktı. Kimsenin haberi olmayacaktı. Yapmak zorundaydı, başka bir çare bırakılmamıştı ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSASE
Romance(Yetişkin içerik) 1800'lerin tehlikeli sokaklarında bir başına yaşayan, uyum sağlayabilmek adına benliğini değiştirmiş genç bir kızın; dönemin en meşhur çiftliklerinden birinde işe alınması kaderin ördüğü ağlara geri dönüşü olmayan bir darbe bırakmı...