Selamün aleyküm, ben geldim! Nasılsınız? Umarım hepiniz iyisinizdir. Lafı uzatmadan kaçıyorum. Allah'a emanetsiniz
Keyifli okumalar dilerim ❄️🌼❤️
❄️🌼❄️🌼❄️🌼❄️🌼❄️🌼❄️🌼❄️🌼❄️🌼
Yeğeninin sözleri ile gözlerini devirip arkasını dönen Dağhan, bir kaç adım atmışken kulağına dolan susturucu takılmış silahın ıslık benzeri tiz sesi ile duraksadı. Bir kaç saniye sonra silahını beline yerleştirip yanına gelen Behlül'le yeniden hareketlendirdi adımlarını. Zihninde ise tek bir isim dönüp duruyordu. Brando...
Dönüş yolunda ağaçlık alana sakladıkları araçlarına binen ikili karanlığa sığınıp Bekir Amir'in evinin yolunu tutarken, uzayıp giden sessizlikten sıkılan Behlül. "Hey adamım gitmeden Bim'e uğrayıp nodle almaya ne dersin?" diye sordu sahte bir neşeyle. Maksadı dayısının zihnindekileri öğrenmekti.
Genç adamın sorusu ile yeşillerini yoldan çekmeden "Erişte neyine yetmiyor eniştemin eniği dedikten sonra Bim'i es geçer seni döve döve şoka sokarım derim. Kabullen artık, sen safkan bir Sivas'lısın ve biz bitirim ikili değil dayı yeğeniz." diye çıkışan Dağhan, ilk fırsatta Behlül'ü dövmeyi zihnindeki ajandaya ekledi.
"Zekisin adamım, hologramın olmak benim için büyük şans. Paralel evrende sıfatıma güvercin sıçmış olmalı. Aç kulaklarını da beni iyi dinle. Nodle yoksa bende yokum."
"Behlül hatırlat Bahar'ı bulduğum da seni kısırlaştırmak için baytara götüreyim. Çekilecek dert değilsin, türeme. Çeneni kapalı tutman şartıyla nodle mıdır nedir alırız, zıkkımlanırsın."
Nodle dan önce afiyetle yediği tehditi sindirmekte güçlük çeken Behlül yol boyu tek kelime etmemiş ve lojmana yakın bir marketten aldıkları nodleları evladı gibi bağrına basmıştı. Bekir Amir'in yardımı sayesinde lojmandaki kameralar görüntü almadan daireye girdiklerinde, Bekir'in gözlerinde onlarca cevapsız soru zamanını bekliyordu. Eşini tedirgin etmemek adına Dağhan ve Behlül ile tek kaldığını ana kadar kadar beklemek zorundaydı.
Dağhan'ın güçlükle bir kaç lokma aldığı tabak önünden alındığında zihninde dönüp duran isim zayıf bir fısıltı halinde firar etti dudaklarından. "Brando..."
Bekir Amir'in eşi Hasret Hanım ortamdaki gerginliği sezmişti elbet, uzun yıllar bir emniyet mensubu ile aynı yastığa baş koyduğundan bazı şeyleri öğrenmemenin daha güvenli olduğunu bilirdi kadın. Bu yüzden sessizce ve hızlı hareketlerle sofrayı toplayıp çok geçmeden elinde ki çay tepsisi ile geri döndü. Masada ki üçlü ise Bekir Amir'in çalışma odasına gitmek için ayaklanmıştı.
Küçük bir tebessümle minnetini göstermek isteyen Dağhan, tepsiye uzanıp "Ellerine sağlık Hasret Abla." diyerek Behlül'e yürümesini işaret etti ve koridora çıkarak gözden kayboldu. Dayı, yeğenin gidişinin ardından karısının alnına ufak bir öpücük konduran Bekir, "Gönül koma sakın Hasret Hanım." dedi ve geri çekildi.
Anlayışla gülümseyen kadın, "Bahar'ı ve Yeşil'i sağ salim bulunda benim gönlüme sıra o zaman gelir efendi. Hadi bekletme çocukları..." diyerek eşinin gönlünü bir kez daha fethetti. Yüzü güzele doyulur da huyu güzele doyulmaz dedikleri doğruydu. Bekir'in yüreği Hasret'in edebine, ahlakına, can yoldaşlığına doyamamıştı. Şu fani dünyadaki en zor imtihan yazılmıştı alınlarına. Evlatlarını elleriyle toprağa vermişlerdi. Ana yüreğine düşen ateşe rağmen ayağa kalkmayı bilmişti Hasret, Bekir'in hayata tutunması için kendi acısını gizlice yaşamıştı.
Karısının mutfağa girmesi ile çalışma odasına ilerleyen adam, aralık kapıdan içeri girip kapıyı kapattıktan sonra Dağhan'ın oturduğu ikili koltuktaki boş yere yerleştirdi bedenini. "Bir şeyler öğrenebildiniz mi?" diye sordu sabırsızca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYAZIN ÇİÇEĞİ EMANET (Kitap Oldu)
Chick-LitKüçük bir kızın soruları vardı. Dilinden dökülemeyen, parmaklarını kar tanelerine küstüren... Baba gibi kokan bir Ayaz vardı. Korkularının üzerine seyrek dişli, güzel gülüşlü bir emanetin varlığı ile yürüyen... Babam Kokulu ile Seyrek Dişli Güzel Gü...